sıralı

listen to the pronunciation of sıralı
Türkçe - İngilizce
sequent
serried
serial
in order
ordered, arranged in order; timely, appropriate
sequential
in train
timely; apposite, appropriate
in line
arranged or set out in a row or rows, lined up
(Bilgisayar) ordinal
(Kimya) sequence
(Dilbilim) coordinate
rowed
(Bilgisayar) indexed
(Askeri,Kanun) consecutive
(Bilgisayar) sort
tiered
ordered
inline
sıra
{i} alignment
sıra
array
sıra
sequence

A convergent sequence is bounded. - Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.

Auto-destruct sequence was set. - Otomatik imha sırası kuruldu.

sıra
{i} queue

We queued up for the bus. - Biz otobüs için sıraya girdik.

The queue is too long at the ticket office. - Bilet ofisinde sıra çok uzun.

sıra
{i} bench

There is a bench in front of the train station. - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.

Tom took a seat next to Mary on the bench. - Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.

sıra
rank

His rank isn't high enough for that position. - Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.

He ranked fourth on a total of 56 runners. - O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.

sıra
place

Our friend finished the race in second place. - Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.

Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place. - Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

sıra
row

Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert. - Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.

Tom and Mary usually like to sit in the front row. - Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.

sıra
order

Tickets will be allotted in order of application. - Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

sıra
line

You must stand in a line to buy the ticket. - Bilet almak için sırada durmalısınız.

Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines. - Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.

sıra
turn

Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines. - Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.

It's your turn to sing. - Şarkı söyleme sırası senin.

sıralı arama
ordered seek
sıralı bellek
sequential storage
sıralı düzen
(Dilbilim) conjunctive ordering
sıralı erişim
serial access
sıralı evler
terrace
sıralı evler yapmak
terrace
sıralı evlerden biri
terraced house
sıralı evleri olan sokak
row
sıralı işlem
serial processing
sıralı küme
ordered set
sıralı notalar
degree
sıralı olarak
seriatim
sıralı olmak
range
sıralı sayılar
consecutive numbers
sıralı sırasız
whenever he feels like it, regardless of the time or the place
sıfır sıralı korelasyon
Zero-order correlation
sıra
{i} range

Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines. - İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.

sıra
desk

Please hand this in at the front desk. - Lütfen bunu ön sıraya ilet.

A book is lying on the desk. - Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.

sıra
lineup
sıra
queue, line, file; order, sequence; turn; (oyunda) go; regularity; right time, occasion; desk, bench
sıra
(okul) desk
sıra
{i} form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

sıra
right time
sıra
inning

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
amplitude
sıra
bout
sıra
arrange

Poetry consists of the best words arranged in the best order. - Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.

sıra
(Askeri) frequency

The recent frequency of earthquakes makes us nervous. - Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.

sıra
pew

Tom usually sits in the back pew. - Tom genellikle arka sırada oturur.

sıra
raw

Is it safe to eat raw fish during pregnancy? - Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?

sıra
locate

During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland. - 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.

sıra
regularity
sıra
go
sıra
innings

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
fit
sıra
(Biyoloji) batch
sıra
tier
sıra
series
sıra
occasion

I am absent from school on occasion. - Ara sıra okula gitmem.

I have occasional pains in the stomach. - Midemde ara sıra olan ağrılar var.

sıra
succession
sıra
string
sıra
catena
sıra
band
sıra
{i} slot
sıra
ordinal

Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers. - Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.

sıra
occurrences
Sıra
(Askeri) column
ahırdan bozma sıralı evler
mews
dizili sıralı kütük
(Bilgisayar,Teknik) ordered serial file
dizin sıralı erişim
(Bilgisayar) indexed sequential access
dizin sıralı kütük
(Bilgisayar) indexed sequential file
dizin sıralı yöntem
(Bilgisayar) indexed sequential method
dizinli sıralı
index sequential
kısmi sıralı
partially ordered
paralel sıralı tek-birlik uzun mesafeli seyrüsefer yardımı (LORAN)
(Askeri) parallel track single-unit long-range aid to navigation (LORAN)
paralel sıralı tek-birlik; işlem tali sistemi
(Askeri) parallel track single-unit; processing subsystem
peşpeşe sıralı
tandem
sıra
train

There is a bench in front of the train station. - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.

They discovered a very talented player during summer training. - Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.

sıra
linage
sıra
settle
sıra
file

The children went upstairs in single file. - Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.

We followed him single file till we reached the cabin. - Kulübeye yetişinceye kadar onu tek sıra izledik.

sıra
the right time to ...: Şimdi denize girmenin tam sırası. Now's just the right time for a dip in the sea. Şimdi sırası değil. This isn't the right time
sıra
desk (in a school classroom)
sıra
point, moment, time: O sırada öğretmen geldi. At that point the teacher came in. Çiçekleri suladığım sırada telefon çaldı. The telephone rang while I was watering the flowers
sıra
of all shapes and sizes: sıra portakalı oranges of all shapes and sizes
sıra
arrangement
sıra
bank , sequence
sıra
progression
sıra
spell

Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name. - Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.

sıra
row; line; queue; file
sıra
turn: Sıra sende. It's your turn
sıra
(things) placed in a row: sıra ağaçlar trees planted in a row
sıra
order, sequence
sıra
bank

The bank collapsed during the recession. - Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.

I got to the bank and luckily didn't have to get in line. - Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.

sıra
thread
sıra
cue
tek sıralı
single-row
tek yönlü parallel sıralı çoklu birlik
(Askeri) parallel track multiunit non-return
tikel sıralı
partially ordered
çift sıralı
double row
Türkçe - Türkçe
Yere, zamana, konuya, yönteme uygun olan
Sıralanmış, düzenlenmiş, dizili
Sıralanmış, düzenlenmiş, dizili: "İki yanda uzun boylu narin andızlar sıralıydı."- C. Uçuk
sıralı cümle
Anlam yakınlığıyla bağlanmış cümlelerin oluşturduğu cümle: Sazının üstüne saz yok, sözünün üstüne söz yok. Anası gözyaşı dökmüş, babası boynuna sarılmış, yarenleri yolunu kesmiş, onu döndürememişler. cümlelerinde olduğu gibi
sıralı oluş
Birbirini takip etmek
sıralı sırasız
Yer veya zaman uygunluğu gözetmeksizin
sıfır sıralı korelasyon
İki değişken arasında, diğer ilişkili değişkenleri sabit tutmaksızın hesaplanan bir korelasyon. Bu korelasyon -1 ila +1 arasında değişebilir
bağımlı sıralı cümle
Anlam bakımından birbirine bağlı olan ve özneleri, tümleçleri veya yüklemleri ortak olan cümle
bağımsız sıralı cümle
Anlam bakımından birbirine bağlı olduğu hâlde özneleri, tümleçleri, yüklemleri ayrı olan cümle
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi: "Şehir esnafı şekercisinden tutun da, berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar."- S. F. Abasıyanık
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman: "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı."- M. Ş. Esendal. Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer: "Oturacak yerler tahta sıralardan olur."- S. Birsel
sıra
Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer
sıra
Bu biçimdeki topluluğun durumu
sıra
Sıra durumunda olan, sıra oluşturan
sıra
Düzen
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
sıra
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
sıra
Sıra kelimesi ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kurar ve ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde, anlamlarında kullanılır
sıra
Dershane, meclis gibi yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
İngilizce - Türkçe

sıralı teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

sıra
nokta üst üste punctuation colon