In the post office, mail is classified according to the place where it is to go.
- Postanede, posta gideceği yere göre sınıflandırılır.
I'm not good at classifying things.
- Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
The librarian classified the books according to subject.
- Kütüphaneci kitapları konularına göre sınıflandırdı.
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
I'm not good at classifying things.
- Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
I'm not good at classifying things.
- Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
Tom would classify it as a great book.
- Tom onu harika bir kitap olarak sınıflandırırdı.
I wouldn't categorize Tom that way.
- Tom'u o şekilde sınıflandırmazdım.
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşmayın.
There were few children in the classroom.
- Sınıfta az sayıda çocuk vardı.
There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta kırk öğrenci var.
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
What grade is your sister in?
- Kız kardeşin hangi sınıfta?
He is in the tenth grade.
- O, onuncu sınıfta okuyor.
He finished sorting the papers.
- O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.
How will you sort the animals?
- Sen hayvanları nasıl sınıflandıracaksın?
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
I did some extra credit work in order to pass that class.
- O sınıfı geçmek için biraz ekstra kredi çalışması yaptım.
Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
- Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
Classification is not my specialty.
- Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.
Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
- Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşmayın.
Next to him, I'm the fastest runner in our class.
- Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages.
- 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.
Form is temporary, class is permanent.
- Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.
Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
- On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.