sınıf

listen to the pronunciation of sınıf
Türkçe - İngilizce
class

There are 40 pupils in this class. - Bu sınıfta kırk öğrenci var.

The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom! - Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!

classroom

There were few children in the classroom. - Sınıfta az sayıda çocuk vardı.

The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom! - Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!

grade

His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class. - Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.

What grade is your sister in? - Kız kardeşin hangi sınıfta?

sort

He finished sorting the papers. - O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.

The postmen sort the mail each morning. - Postacı her sabah postaları sınıflandırır.

sphere
order

They accused him of being in the classroom in order to cause trouble. - Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.

I did some extra credit work in order to pass that class. - O sınıfı geçmek için biraz ekstra kredi çalışması yaptım.

(Politika, Siyaset) classification

Classification is not my specialty. - Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.

Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver. - Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.

classified

In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest. - Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.

In the post office, mail is classified according to the place where it is to go. - Postanede, posta gideceği yere göre sınıflandırılır.

caste
(Denizbilim) classis
(İstatistik) group

The class was divided into four groups. - Sınıf dört gruba ayrıldı.

range
(Biyoloji) tribe
circle
denomination
class; classroom; grade; form
(Zooloji) , (Botanik) class
estate
category
form

Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates. - On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.

Form is temporary, class is permanent. - Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.

rank
States
schoolroom
genus
branch
race
class; category
rate

On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages. - 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.

(Askeriye) corps: İstihkâm Sınıfı Corps of Engineers
taxon
run

Who can run fastest in your class? - Senin sınıfında en hızlı kim koşabilir?

Tom gave up running for class president. - Tom sınıf başkanlığı için adaylığını koymaktan vazgeçti.

remove
sınıf arkadaşı
classmate

My sister married her high school classmate. - Kız kardeşim lise sınıf arkadaşıyla evlendi.

Tom and Mary were classmates. - Tom ve Mary sınıf arkadaşıydı.

sınıf mevcudu
class size
sınıf adları
(Bilgisayar) class names
sınıf adı
(Bilgisayar) class name
sınıf arkadaşı
schoolmate
sınıf arkadaşı
schoolfellow
sınıf atlamak
advance
sınıf başkanı
class president
sınıf başkanı
class prefect
sınıf bilgisi
(Bilgisayar) class info
sınıf ekle
(Bilgisayar) add class
sınıf geçmek
pass
sınıf kimliği
(Bilgisayar) class id
sınıf no
(Bilgisayar) class id
sınıf okulu
(Askeri) service school
sınıf oluştur
(Bilgisayar) create class
sınıf ortamı
classroom environment
sınıf sil
(Bilgisayar) delete class
sınıf türü
(Bilgisayar) class type
sınıf yapısı
class structure
sınıf yönetimi
classroom management
sınıf çevresi
classroom environment
sınıf ıd
(Bilgisayar) class id
sınıf geçme
promotion
sınıf içi eğitim
Desk training
sınıf adı al
(Bilgisayar) get class name
sınıf adını al
(Bilgisayar) get class name
sınıf analizi
class analysis
sınıf aralığı
class interval
sınıf arası
class interval
sınıf
(Bilgisayar) open class
sınıf başkanı
prefect
sınıf başkanı
class prefect, class monitor, class president
sınıf bilinci
class consciousness
sınıf birincisi olmak
top a class
sınıf deposu
class store
sınıf deposu
(Askeri) branch depot
sınıf dergisi
(Ticaret) class magazine
sınıf dizini
(Bilgisayar) class string
sınıf erişimi
(Bilgisayar) class access
sınıf etkin
(Bilgisayar) class is active
sınıf farkı
class distinction
sınıf farkı gözeten
class conscious
sınıf fasılası
class interval
sınıf fiyatı
(Ticaret) class price
sınıf geçirmek
promote
sınıf ihtiyat koordinasyon merkezi
(Askeri) service reserve coordination center
sınıf ittifakı
class allegiance
sınıf kabul merkezi; Tek Entegreli Harekat Planı cevap hücresi; standart ihtiyaç
(Askeri) service reception center; Single Integrated Operational Plan (SIOP) response cell; standard requirements code; survival recovery center
sınıf kodu
(Bilgisayar,Teknik) class code
sınıf mevzuatı
(Politika, Siyaset) class legislation
sınıf modülü
(Bilgisayar) class module
sınıf mücadelesi
the class struggle, the class war
sınıf nefreti
class hatred
sınıf nesnesi
class object
sınıf notu
(Eğitim) class mark
sınıf ortası
(Eğitim) class mark
sınıf savaşı
class war
sınıf seçimi
(Tıp) class designation
sınıf sıraları
classroom desks
sınıf sırası
classroom desk
sınıf tasviri
(Politika, Siyaset) class description
sınıf tekrarı
(Eğitim) repeating a grade level
sınıf yok
(Bilgisayar) no class
sınıf çatışması
class conflict/struggle
sınıf öğrencisi
former
sınıf öğrencisi
grader

She's a second grader. - O ikinci sınıf öğrencisi.

Tom is a third grader. - Tom üçüncü sınıf öğrencisi.

sınıf öğretmeni
class teacher, form teacher, form master, form mistress
sınıf şuuru
class consciousness
sınıf/dersler
(Bilgisayar) class/lessons
üst sınıf
superclass
üçüncü sınıf
third class
birinci sınıf
topping
birinci sınıf
high-class
birinci sınıf
(Turizm) business class
birinci sınıf
world-class
birinci sınıf
of the first water
birinci sınıf
high grade
birinci sınıf
first-class
birinci sınıf
top-notch
birinci sınıf
excellent
birinci sınıf
world class
birinci sınıf
(deyim) a-1
birinci sınıf
first grade
birinci sınıf
(deyim,Kanun) a1
birinci sınıf
hunky-dory
birinci sınıf
slap-up
birinci sınıf
(deyim) the first water
birinci sınıf
(Konuşma Dili) blue chip
birinci sınıf
first-rate
birinci sınıf
top-drawer
birinci sınıf hisse senedi
(Konuşma Dili) blue chip
birinci sınıf öğrencisi
(Eğitim) freshmen
ikinci sınıf
cabin class
toplumsal sınıf
walk of life
toplumsal sınıf
social class
yönetici sınıf
ruling class
sınıf öğretmeni
classroom teacher
4. sınıf öğrencisi
fourth grade student
Sınıf öğretmeni
form tutor

She likes her form tutor at school.

sınıflar
classes

Tom taught all his classes today, even though he had a terrible headache. - Tom korkunç bir ağrısına rağmen bugün bütün sınıflarına öğretti.

Do you have classes with Tom? - Tom'la birlikte sınıfların var mı?

sınıflar
clauses
alt sınıf öğrencilerini uşak gibi kullanma
fagging
birici sınıf mal
super
birinci sınıf
a) first-class b) first-rate, excellent c) (okulda) first grade
birinci sınıf
first class

Discover all the services and advantages of first class. - Birinci sınıfın tüm hizmetlerini ve avantajlarını keşfedin.

Tom traveled first class. - Tom birinci sınıf seyahat etti.

birinci sınıf astsubay
(Askeri) chief warrant officer
birinci sınıf astsubay
(Askeri) army mine planter service
birinci sınıf aşçı
cordon blue
birinci sınıf banka
first class bank
birinci sınıf borçlu
(Ticaret) prime borrower
birinci sınıf değerli evrak
(Ticaret) fine paper
birinci sınıf er
(Askeri) private first class
birinci sınıf harbiyeli
(Askeri) freshman cadet
birinci sınıf havaalanı
(Askeri) first-class airport
birinci sınıf hizmet
first-class service
birinci sınıf insan
the salt of the earth
birinci sınıf posta
first class mail
birinci sınıf tatiller
(Turizm) a la carte
birinci sınıf usta
(İnşaat) first class skilled worker
birinci sınıf öğrencisi
freshman in college
birinci sınıf öğrencisi
first-year student
birinci sınıf öğrencisi
frosh
birinci sınıf şey
crack
birinci sınıf şey
topper
büyük öğrenciye hizmet eden alt sınıf öğrencisi
fag
egemen sınıf
(Politika, Siyaset) dominant class
ekonomik sınıf
economic grade
emekçi sınıf
the working class, proletariat
en küçük ekolojik sınıf
ecotype
esas sınıf
(Askeri) basic branch
geçici sınıf
(Askeri) carrier branch
ikinci mevki/sınıf
1. second-class. 2. the second-class section (in a boat, train, airplane)
ikinci sınıf
second class, second-rate
ikinci sınıf
second-rate

It is at best a second-rate hotel. - Bu en iyi ikinci sınıf bir otel.

She is a second-rate singer at best. - Olsa olsa o, ikinci sınıf bir şarkıcı.

ikinci sınıf hisse senedi
(Ticaret) second rate stock
ikinci sınıf kıdemli subay
(Askeri) warrant officer, junior grade
ikinci sınıf posta
(Ticaret) second class mail
ikinci sınıf öğrencisi
(üniv.) sophomore
ikinci ve üçüncü sınıf öğrencisi
sophister
mahdut görevli sınıf
(Askeri) limited assignment
onikinci sınıf
(Eğitim) twelfth grade
orta sınıf
middle-class
orta sınıf
middle class

Tom grew up in a middle class neighborhood. - Tom orta sınıf bir mahallede büyüdü.

The middle class is struggling. - Orta sınıf mücadele ediyor.

orta sınıf öğrencisi
middler
seçkin sınıf
choice
seçkin sınıf
élite
son sınıf
the senior class
son sınıf öğrencisi
senior

I am a senior at Hyogo University. - Hyogo Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim.

Are you a senior high school student? - Lise son sınıf öğrencisi misin?

sorumlu olarak sınıf geçme
(Eğitim) conditional pass
sosyal sınıf
caste
sosyo ekonomik sınıf
social economic class
tahsil görmüş sınıf
clerisy
toplumsal sınıf düzeni
stratification
verimsiz sınıf
(Ticaret) sterile class
yönetici sınıf sociol
ruling class
yüksek sınıf
higher rank
yüksek sınıf
high class
üniversitede birinci sınıf öğrencisi
fresher, freshman
üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
remove
üçüncü sınıf
third rate
üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencisi
sophister
Türkçe - Türkçe
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü
Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler öbeği
Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü. Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri: "Üçüncü sınıf bir gazeteciydi."- N. Cumalı
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı menfaati sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas: "Parter, her sınıftan insanla hıncahınç dolu idi."- R. N. Güntekin
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı menfaati sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
Ders okutulan yer, dershane, derslik
SINIF
(Osmanlı Dönemi) Kısım, bölüm, tabaka
SINIF TENZİLİ
(Hukuk) Memurun bulunduğu dereceden aşağı dereceye indirilmesi sonucunu doğuran bir disiplin cezası
alt sınıf
Bir sınıf içinden ayrılan ikinci derecedeki sınıf
üst sınıf
Bir üst sınıf veya ileri sınıf
sınıf