sıcaklıklar

listen to the pronunciation of sıcaklıklar
Türkçe - İngilizce
temperatures of
sıcak
hot

It is very hot today. - Bugün hava çok sıcak.

The weather was hot. And pretty humid. - Hava sıcaktı. Ve hava oldukça nemliydi.

sıcaklık
warmth

The warmth after the chills intoxicated us. - Titremelerden sonraki sıcaklık bizi mest etti.

There was a large stove that gave lovely warmth and coziness. - Güzel sıcaklık ve rahatlık veren büyük bir soba vardı.

sıcaklık
temperature

Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures. - İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.

Man's skin is very sensitive to temperature changes. - İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.

sıcak
warm

These flowers grow in warm countries. - Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.

It's very warm today. - Bugün hava çok sıcak.

sıcaklık
heat

I don't like studying in this heat. - Bu sıcaklıkta çalışmayı sevmiyorum.

The heat kept me awake all night. - Sıcaklık bütün gece beni uyanık tuttu.

Sıcaklık
(Tıp) emaciation
sıcaklık
pyro
sıcaklık
glow
sıcaklık
hotness
sıcaklık
cosiness
sıcaklık
fervidness
sıcaklık
the hottest room in a Turkish bath, caldarium
sıcaklık
fervor
sıcaklık
fervour [Brit.]
sıcaklık
{i} fervour
sıcaklık
fire
sıcak
hotter
sıcak
ardent
sıcak
sultry

It was very sultry that night. - O gece hava çok sıcak ve nemliydi.

sıcak
pleasant
sıcak
cordial
sıcak
heat

Tom passed out because of the heat. - Tom sıcaktan bayıldı.

Tom passed out from the heat. - Tom sıcaktan bayıldı.

sıcaklık
mugginess
sıcaklık
thermo-
sıcak
warmer

It has become much warmer. - Hava çok daha sıcak oldu.

It is warmer today than yesterday. - Bugün dünden daha sıcak.

sıcak
hot on
sıcak
fervent
sıcak
hot; warm; cordial, friendly; heat; hot place
sıcak
friendly

It was a warm, friendly meeting. - O sıcak, samimi bir toplantı oldu.

The new president was a warm and friendly man. - Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.

sıcak
thermal
sıcak
hot; warm
sıcak
warm, loving
sıcak
Turkish bath
sıcak
(ocak) quick
sıcak
frowsty
sıcak
frowst
sıcak
austral

It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel. - Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.

sıcak
it's roasting
sıcak
bath

There's nothing like a good hot bath. - İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.

Tom looked out the window at the snow while he was sitting in the hot bath. - Tom sıcak banyoda oturuyorken karda pencereden dışarı baktı.

sıcaklık
heat; warmth
sıcaklık
heat, warmth
Türkçe - Türkçe

sıcaklıklar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) HAMVÎ
Sıcaklık
sühunet
Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) HARARET
Sıcaklık
ısı
Sıcaklık
(Osmanlı Dönemi) GULLET
sıcaklık
Hamamlarda yıkanılan sıcak yer
sıcaklık
Sevgi, içtenlik ve sevimlilik
sıcaklık
Sevgi, içtenlik ve sevimlilik: "Türkçesinde bir tutukluk vardır ama, anlatımındaki sıcaklık bütün aksaklıkları bir anda silip yok eder."- S. Birsel
sıcaklık
Bir araçla veya cihazla ölçülebilen ısı derecesi, suhunet
sıcaklık
mamlarda yıkanılan sıcak yer
sıcaklık
Isı
sıcaklık
Sıcak olan şeyin durumu, etkisi veya sıcak olan şeyin niteliği, hararet
Sıcak
ısıcak
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış: "Kız kardeşim ikindi üzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi."- A. Gündüz
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
sıcak
Havadaki yüksek ısı: "Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor."- N. Cumalı
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı: "Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti."- O. Kemal
sıcak
Havadaki yüksek ısı
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış
sıcak
Sıcak yer
sıcak
Dostça olan, sevgi dolu
sıcak
Hamam
sıcak
Sıcak yer: "Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı."- Y. K. Karaosmanoğlu
sıcaklıklar