In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
This is hot, not cold.
- Bu soğuk değil, sıcak.
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
I can remember the warmth of his hands.
- Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
It will get warmer soon.
- Yakında hava daha sıcak olacak.
It is warmer today than yesterday.
- Bugün dünden daha sıcak.
Tom is friendly to everyone.
- Tom herkese karşı sıcak.
The new president was a warm and friendly man.
- Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
Everybody in the park looked up at the hot air balloon.
- Parktaki herkes sıcak hava balonuna baktı.
I rode in a hot air balloon.
- Sıcak hava balonuna bindim.
Tom lost his appetite due to the heat wave.
- Tom sıcak hava dalgası nedeniyle iştahını kaybetti.
The Japanese archipelago is struck by a terrible heat wave.
- Japon takımadaları korkunç bir sıcak hava dalgası ile vuruldu.
Tom turned on the hot water tap.
- Tom sıcak su musluğunu açtı.
Tom used up all the hot water.
- Tom bütün sıcak suyu tüketti.
You should put on a warm pair of socks.
- Sıcak tutan bir çift çorap giymelisin.
Tom put on some warm socks.
- Tom bazı sıcak tutan çoraplar giydi.
It was very sultry that night.
- O gece hava çok sıcak ve nemliydi.