süresi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- (Bilgisayar) expires in
- süre
- period
Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
- süre
- duration
- süre
- time
How much time does she need to translate this book?
- Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
- süre
- span
He has a short attention span.
- Kısa bir dikkat süresi var.
One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un problemlerinden birisi, dikkat süresinin kısa olmasıdır.
- süresi içinde
- within
- süresi belirsiz
- indeterminate
- süresi bitmek
- (kira) fall in
- süresi bitmiş
- expired
- süresi dolmak
- to expire, to be out of date
- süresi dolmamış
- unexpired
- süresi sona ermek
- to expire
- süresi uzatılmış şey
- holdover
- görev süresi
- tenure
- süre
- timetable
- yaşam süresi
- life span
What is the average life span in Japan?
- Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?
- hapis süresi
- stretch
- kuluçka süresi
- sitting
- süre
- {i} term
The president's term of office is four years.
- Başkanın görev süresi dört yıldır.
Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy beş yıldan fazla süredir ablam ile iyi ilişkiler içindedir.
- zaman aşımı süresi
- (Hukuk) expiry date
- arama süresi
- (Bilgisayar) call duration
- bekleme süresi
- (Ticaret) time of waiting
- bekleme süresi
- wait
- bekleme süresi
- waiting-period
- bekleme süresi
- (Ticaret) lay days
- bekleme süresi
- (Ticaret) waiting time
- bekleme süresi
- (Telekom) standby time
- bekleme süresi
- offset
- bekleme süresi
- (Ticaret) qualifying period
- bekleme süresi
- (Ticaret) cooling period
- bekleme süresi
- (Bilgisayar) sleep time
- beklenen yaşam süresi
- life expectancy
- beklenen yaşama süresi
- life expectancy
- bekletme süresi
- (Çevre) detention period
- deneme süresi
- probationary
- deneme süresi
- period of probation
- devir süresi
- (Ticaret) cycle time
- dikkat süresi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) attention span
- ehliyet kazanma süresi
- (Askeri) qualifying period
- enjeksiyon süresi
- (Otomotiv) injection duration
- ertelenme süresi
- grace
- eskime süresi
- life
- garanti süresi
- (Askeri) guarantie period
- gebelik süresi
- (Tıp) gestational age
- gebelik süresi
- gestation period
- gecikme süresi
- (Bilgisayar) lag time
- gecikme süresi
- (Biyokimya) lag period
- gecikme süresi
- (İnşaat) retardation time
- gecikme süresi
- (Askeri) latency time
- geç teslim süresi
- (İnşaat) long-lead time
- görev süresi
- (Bilgisayar) task duration
- hayat süresi
- life time
- hizmet süresi
- (Askeri) life span
- hizmet süresi
- period of service
- hizmet süresi
- (Askeri) in service life
- hız süresi
- (Bilgisayar,Teknik) rate time
- kira süresi
- lease duration
- klip süresi
- (Bilgisayar) clip time
- kullanma süresi
- use age
- kullanma süresi
- service
- kullanma süresi
- (Ticaret) service life
- kullanma süresi sonu
- (Bilgisayar) expired on
- mecburi görev süresi
- (Askeri) obligated tour
- memurluk süresi
- tenancy
- okuma süresi
- (Askeri,Bilgisayar) read time
- proje süresi
- project duration
- seyahat süresi
- travel time
- seyir süresi
- (Havacılık) endurance
- sigorta süresi
- (Sigorta) insurance period
- süre
- (Bilgisayar) time period
- süre
- gamut
- süre
- gange
- süre
- distance
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
- süre
- period of time
Dan dated Linda for a very short period of time.
- Dan çok kısa bir süre için Linda'yla flört etti.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
- süre
- (Ticaret) time limit
- süre
- limitation
- süre
- life
Tom soon adapted himself to school life.
- Tom kısa sürede kendini okul hayatına alıştırdı.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- süre
- (Bilgisayar) progress
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
- süre
- headway
- süre
- interval
- süre
- due
Applications are due by Monday.
- Başvurular için süre sonu pazartesi.
Her deathly paleness is due to long illness.
- Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.
- süre
- grace
- süre
- (Bilgisayar) dur
He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
- Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
Prices have risen steadily during the past decade.
- Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
- süre
- (Bilgisayar) for
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
- tedarik süresi
- (Askeri,Ticaret) lead time
- tedarik ön süresi
- (Askeri) procurement lead time
- tepki süresi
- (Bilgisayar,Teknik) response time
- tepki süresi
- (Askeri,Pisikoloji, Ruhbilim) reaction time
- teslim süresi
- lead time
- teslim süresi
- (Bilgisayar) delivery time
- teslimat süresi
- (Ticaret) delivery time
- uygulama süresi
- pot life
- yenileme süresi
- (Bilgisayar) renewal period
- yineleme gecikme süresi
- (Bilgisayar) repeat delay
- yolculuk süresi
- journey time
- üretim süresi
- production time
- üretim süresi
- (Gıda) generation time
- süre
- while
While there is life, there is hope.
- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- süre
- space
Dr. Valeri Polyakov, a Russian cosmonaut, was in space from January 8, 1994 to March 1995. He holds the record for the longest continuous stay in space.
- Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
- süre
- meantime
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
- süre
- spell
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
- süre
- duration length
- süre
- season
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
- devam süresi
- duration
- süre
- (Latin) dies
- etki süresi
- duration
- geçerlilik süresi
- validity periodtime of validityperiod of circulation
- geçerlilik süresi
- Validity
- süre
- for the duration
- süre
- while for
- süre
- length of time
- ücretlerin geçerlilik süresi
- (Finans) validity of rates
- acil bakım süresi
- (Bilgisayar) emergency maintenance time
- acil ikmal süresi
- (Askeri) emergency replenishment time
- adaylık süresi
- probationary period
- aksaklık süresi
- downtime
- alacak tahsil süresi
- (Ticaret) debt collection period
- amortisman süresi
- period of redemption
- amortisman süresi
- (Ticaret) depreciation time
- arama süresi
- search time, seek time
- ark süresi
- arc duration
- arıza süresi
- downtime
- askerlik süresi
- duration of military service
- askerlik süresi
- lenght of military service
- başkanlık süresi
- presidency
- bekleme süresi
- demurrage
- bekleme süresi
- latency time
- besleme süresi
- feed timing
- biriktirme süresi
- (Telekom) integration time
- biyolojik yarılama süresi
- biologic half life
- bloke süresi
- (Elektrik, Elektronik) blocking period
- bozukluk süresi
- (Bilgisayar) down time
- bozukluk süresi
- (Bilgisayar) down-time
- bozulmadan kalma süresi
- shelf life
- burst alma aralığı süresi
- (Bilgisayar) burst receive gap time
- damla süresi
- drop-time
- darbe süresi
- pulse duration
- dava süresi
- (Kanun) duration of a lawsuit
- dayanma süresi
- working life
- dayanma süresi
- service life
- deneme süresi
- probationary period
- deneme süresi
- probation
- deneme süresi
- probation period
- deneme süresi
- qualifying period
- deneme süresi
- trial period
You may evaluate the software before the trial period expires in 30 days.
- Deneme süresi otuz gün içinde sona ermeden önce yazılımı değerlendirebilirsin.
I'm here on a trial period.
- Deneme süresince buradayım.
- deneme süresi bitip sözleşme yapmak
- take up one's indentures
- deney süresi
- test period
- deney süresi
- duration of testing
- deney süresi
- (Havacılık) bench running hours
- depo erişme süresi
- (Elektrik, Elektronik) storage access time
- depo çevrimi süresi
- (Elektrik, Elektronik) storage cycle time
- deprem süresi
- earthquake duration
- deprem süresi
- (Çevre) duration of an earthquake
- derinlik süresi
- time length
- derleme süresi
- compilation time
- devam süresi
- run
- deşarj süresi
- service life
- dönüş süresi
- cycle time , turnaround time
- dönüş süresi
- cycle time
- düzeltme süresi
- (Bilgisayar,Teknik) make up time
- emek süresi
- (Ticaret) labor time
- emek süresi
- (Ticaret) labour time
- ergime süresi
- defrosting cycle
- etkin yarılanma süresi
- effective half-life
- evrak muhafaza süresi
- (Askeri) disposal standard
- faaliyet süresi
- operating period
- faaliyet süresi
- activity period
- film süresi kadar
- feature length
- filmin süresi
- screen time
- garanti süresi bitmek
- (guarantee) expire
- gebe kalma süresi
- (Kanun) period of conception
- gebelik süresi
- gestation
- gecikme süresi
- delay time , latency
- gevşeme süresi
- relaxation time
- geçiş süresi
- pass time, run time
- girme süresi
- (Hukuk) qualifying period
- görev süresi
- tenure of office
- görev süresi
- (Hukuk) term of office
The president's term of office is four years.
- Başkanın görev süresi dört yıldır.
- gösterim süresi
- running time, screen time
- haber yayın süresi
- coverage
- halk yorum süresi
- public comment period
- harekat seyir mesafesi / süresi
- (Askeri) on scene endurance
- havada ikmal kontrol timi; havada ikmal kontrol süresi
- (Askeri) air refueling control team; air refueling control time
- hece süresi
- (Dilbilim) syllabic length
- hizmet süresi
- tenure of office
- ideal ortalama süresi
- (Ticaret) ideal moving average length
- ihbar süresi
- notice period
- ikamet süresi
- inhabitancy
- inceleme süresi
- (Askeri) review period
- indirimli satış süresi
- (Ticaret) sell-off period
- itiraz süresi
- (Ticaret) reclamation period
- ivedi bakım süresi
- (Bilgisayar,Teknik) emergency maintenance time
- ivme süresi
- acceleration time
- iyonlaşma süresi
- ionization time
- işlem süresi
- run duration
- işçiliki süresi
- man-hour
- kare süresi
- (Bilgisayar) frameperiod
- kesim süresi
- (Çevre) time of reaping
- kesim süresi
- (Çevre) time of cutting
- kira süresi
- tenancy
- kira süresi
- tenure
- komut süresi
- I-time, instruction time
- komut süresi
- (Bilgisayar) instruction time
- konferans süresi
- (Bilgisayar) conference time
- kontrat süresi
- term of a contract
- kripto süresi
- (Askeri) crypto period
- kullanım süresi
- occupancy
- kuluçka süresi
- incubation period
- kuruluş süresi
- installation time
- kısırlık süresi
- (Kanun) waiting-time
- lisans süresi
- (Ticaret) term of the licence license
- mesafe süresi
- (Askeri) time distance
- muhtemel hayat süresi
- (Ticaret) piobable life time
- muhtemel kullanma süresi
- (Askeri) expected life of an item
- naiblik süresi
- regency
- nefes çekimi süresi
- puff duration
- oruç süresi
- fast
- oturum açma süresi
- (Bilgisayar) logon time
- oturum kapanma süresi
- sign off life
- oturum süresi
- (Bilgisayar) sess time