I will stay here for a short period.
- Burada kısa bir süre için kalacağım.
Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
How much time does she need to translate this book?
- Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un problemlerinden birisi, dikkat süresinin kısa olmasıdır.
She has a short attention span.
- Onun kısa bir dikkat süresi var.
The president's term of office is four years.
- Başkanın görev süresi dört yıldır.
Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy beş yıldan fazla süredir ablam ile iyi ilişkiler içindedir.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
She was sent to a psychiatric hospital for an indefinite period of time.
- O belirsiz bir süre için bir akıl hastanesine gönderildi.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
She soon adjusted to his way of life.
- Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Applications are due by Monday.
- Başvurular için süre sonu pazartesi.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
I'd like to go to Takayama during festival time.
- Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.
Prices have risen steadily during the past decade.
- Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
They have lived here for a long time.
- Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
It's so muggy; I think it will thunder in a short while.
- Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek.
She pondered the question for a while.
- Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
Dr. Valeri Polyakov, a Russian cosmonaut, was in space from January 8, 1994 to March 1995. He holds the record for the longest continuous stay in space.
- Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
He did his best but soon saw that he could not compete with such a fast runner.
- O elinden geleni yaptı ama kısa sürede böyle bir hızlı atlet ile rekabet edemeyeceğini gördü.
I have to go soon because I left the engine running.
- Motoru açık bıraktığım için kısa sürede gitmeliyim.
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.