Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
What is the average life span in Japan?
- Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?
Tom has a short attention span.
- Tom'un kısa bir dikkat süresi var.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
Dan dated Linda for a very short period of time.
- Dan çok kısa bir süre için Linda'yla flört etti.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
She soon adjusted to his way of life.
- Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Applications are due by Monday.
- Başvurular için süre sonu pazartesi.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
Prices have risen steadily during the past decade.
- Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
- Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
For a while she did nothing but stare at me.
- Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy beş yıldan fazla süredir ablam ile iyi ilişkiler içindedir.
I suppose it's different when you think about it over the long term.
- Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
How long can we survive in here before we run out of air?
- Havayı bitirmeden önce ne kadar süre burada yaşayabiliriz?
How long does Tony run every day?
- Tony her gün ne kadar süre çalışır?
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
I've been in China for less than a month.
- Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
He stayed here for a while.
- O, bir süre burada kaldı.
She pondered the question for a while.
- Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
We're going to have good weather for awhile.
- Bir süreliğine daha havalar güzel olacak.
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
- Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
He lived here for a time.
- O, bir süre burada yaşadı.
He was happy for a time.
- O, bir süre mutluydu.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
It will take a long time to suppress the revolt.
- Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
Tom has lived in Boston for a long time.
- Tom uzun süredir Boston'da yaşamaktadır.
I may be gone for a while.
- Bir süre için gitmiş olabilirim.
Tom and Mary probably won't see each other for a while.
- Tom ve Mary bir süre için birbirlerini göremeyecekler.
I appreciate your coming on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede gelmeni takdir ediyorum.
I appreciate you seeing me on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede beni gördüğün için seni takdir ediyorum.
It is very important to master English in short time.
- Kısa sürede İngilizceye hakim olmak çok önemli.
Tom only lived in Boston for a short time.
- Tom kısa süre sadece Boston'da yaşadı.
I haven't seen you for ages.
- Uzun süredir seni görmedim.
An old friend of mine dropped in on me for the first time in ages.
- Eski arkadaşlarımdan biri uzun süredir ilk defa beni ziyaret etti.
Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
- Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
I suppose it's different when you think about it over the long term.
- Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.
I haven't seen you in donkey's years!
- Uzun süredir seni görmedim!
NB: This was drawn a long time ago so the quality is low.
- NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür.
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
I saw that film long ago.
- Uzun süre önce o filmi izledim.
Tom should've done that long ago.
- Tom bunu uzun süre önce yapmalıydı.