sözler

listen to the pronunciation of sözler
Türkçe - İngilizce
words

Her words were completely meaningless. - Onun sözleri tamamen anlamsızdı.

His words confused me. - Onun sözleri beni şaşırttı.

utterances
söz
statement

I could not believe his statement. - Ben onun sözüne inanamadım.

I'm going to ascertain the truth of his statement. - Onun sözünün aslını araştıracağım.

söz
promise

He promised to meet him at the coffee shop. - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.

Your stomach won't be full from promises. - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.

söz
word

The dictionary contains about half a million words. - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.

80% of all English words come from other languages. - Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.

söz
upon my word
söz
expression

I'll look up the expression in the dictionary. - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.

söz
{s} wordy
söz
{i} plight
sihirli sözler
incantations
söz
gossip
söz
asseverate
söz
rumour
söz
commitment

Unfortunately, I have a commitment. - Ne yazık ki bir sözüm var.

Unfortunately, I had another commitment. - Ne yazık ki başka sözüm vardı.

söz
dixit
söz
(Dilbilim) parole
söz
fluent
söz
iron
çirkin sözler söylemek
abuse
söz
{i} say

Tom says that he doesn't remember having made such a promise. - Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.

I have to check and see what the contract says. - Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.

söz
wording
söz
saying

You probably don't understand a word I'm saying today. - Galiba sen bugün söylediğim bir sözü anlamıyorsun.

Have you ever heard the saying: Lying leads to thieving? - Sen hiç yalan söyleme hırsızlığa götürür sözünü duydun mu?

söz
assurance
söz
foregoing
söz
pledge

Tom pledged his support. - Tom ona destek sözü verdi.

Tom pledged his continued support. - Tom destek vermeye devam etmeye söz verdi.

söz
remark

My remarks were not aimed at you. - Sözlerim size yönelik değildi.

That kind of remark does not befit you. - O tür sözler size yakışmıyor.

söz
{i} term

According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st. - Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.

The short term contract employees were dismissed without notice. - Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.

söz
asseveration
söz
undertaking
söz
spoken of
söz
{i} sentence

It's all about sentences. Not words. - O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.

But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build. - Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.

söz
vocable
söz
mentions

Mary becomes angry when Tom mentions her weight. - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.

Nobody mentions my country. - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.

özlü sözler. kısa ve mânidar sözler
quotations. short and meaningful lyrics
ağır sözler
harsh words
ağır sözler
hot words
aşırı duygusal sözler
goo
aşırı duygusal sözler
slobber
büyülü sözler
incantation
gerçek anlamı dışında kullanılan sözler
cant
ileri geri sözler
inappropriate words
iğrenç sözler
slop
kapalı sözler
hints, innuendoes
kendi kendine söylenen sözler
aside
satış için önceden hazırlanan sözler
pitch
sert sözler
strong language
sevgi dolu sözler
words of endearment
söz
engagement

Tom had a previous engagement. - Tom'un bir önceki sözleşmesi vardı.

I'm sorry, but I have a prior engagement. - Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.

söz
talk

Don't interrupt me while I am talking. - Ben konuşurken sözümü kesme.

It is not polite to interrupt someone while he is talking. - Konuşurken birinin sözünü kesmek kibarlık değildir.

söz
voice
söz
word, remark; speech, talk; saying; rumour, gossip; promise, assurance, commitment; engagement
söz
committal
söz
faith

You must be faithful to your word. - Sözüne sadık olmalısın.

söz
verbalism
söz
spiel
söz
remark, utterance; expression; statement; word
söz
rumor

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

söz
{f} contracting
söz
discourse
süslü sözler
bombast
süslü sözler
fancy words
tatlı sözler
words of endearment
tatlı sözler
sweet words, sugary words
tatlı sözler
sweet nothings
tatlı sözler etmek
sugar
terbiyesiz sözler
obscenities
yeni sözler uyduran kimse
coiner
çirkin sözler söylemek
to abuse
öfkeli sözler
hot words
önemsiz sözler
small change
önemsiz sözler
empty words
Türkçe - Türkçe

sözler teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Söz
(Osmanlı Dönemi) LEFZ
Söz
(Hukuk) KAVİL
Söz
(Osmanlı Dönemi) SERVA
Söz
(Hukuk) KELAM
Söz
bahis
söz
Bir konuyu yazılı olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
söz
Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
söz
Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
söz
Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, kavil: "Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir."- Atasözü
söz
Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
söz
Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi: "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde."- B. R. Eyuboğlu
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelâm, kavil
söz
(Osmanlı Dönemi) kâl
İngilizce - Türkçe

sözler teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

misafirlikle ile ilgili sözler
misafirlik komşular arasında sohbet amacıyla yapılan bir tür geliş gidiş