söze

listen to the pronunciation of söze
Türkçe - İngilizce

söze teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

söz
statement

I could not believe his statement. - Ben onun sözüne inanamadım.

I'm going to ascertain the truth of his statement. - Onun sözünün aslını araştıracağım.

söz
promise

Your stomach won't be full from promises. - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.

He promised to meet him at the coffee shop. - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.

söz
word

The dictionary contains about half a million words. - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.

He didn't believe Ben's words. - O, Ben'in sözlerine inanmadı.

söze karışmak
interrupt

I hate to interrupt, but I need to say something. - Söze karışmaktan nefret ederim ama bir şey söylemem gerekiyor.

söze göre
literally
söze atılmak
to enter a conversation suddenly, suddenly to come forth with some remarks
söze boğmak
to drown (a subject) in a flood of words
söze dalmak
cut into a conversation
söze karışmak
barge in
söze karışmak
interfere in
söze karışmak
sail in
söze karışmak
to interrupt, to chime in (with sth), to chip in (with sth)
söze karışmak
chop in
söze karışmak
chime in
söze karışmak
chip in
söz
upon my word
söz
expression

I'll look up the expression in the dictionary. - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.

söz
{s} wordy
söz
{i} plight
söz
gossip
söz
asseverate
söz
rumour
söz
commitment

Unfortunately, I have a commitment. - Ne yazık ki bir sözüm var.

I'm sorry, I already have another commitment. - Üzgünüm, benim zaten başka bir sözüm var.

söz
dixit
söz
(Dilbilim) parole
söz
fluent
söz
iron
söz
{i} say

Gentlemen, allow me to say a few words in greeting. - Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.

I have nothing more to say about him. - Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.

söz
wording
söz
saying

My client isn't saying another word. - Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.

Tom left without saying a word. - Tom bir söz söylemeden ayrıldı.

söz
assurance
söz
foregoing
söz
pledge

She pledged herself never to do it again. - Bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendi kendine söz verdi.

The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year. - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.

söz
remark

She seems to have taken my remark as an insult. - Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.

His remark was really out of line. - Onun sözü gerçekten uygunsuzdu.

söz
{i} term

The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago. - Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.

According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st. - Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.

söz
asseveration
söz
undertaking
söz
spoken of
söz
{i} sentence

Tom really likes this sentence. - Tom bu sözü gerçekten seviyor.

Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them. - Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.

söz
vocable
söz
mentions

Nobody mentions my country. - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.

Mary becomes angry when Tom mentions her weight. - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.

doğru söze akan sular durur
(Atasözü) When the truth is spoken it is useless to argue
doğru söze can kurban
(Konuşma Dili) It is very good to hear the truth
doğru söze ne denir
(Konuşma Dili) That is the way it is. What more can you say?
söz
engagement

Tom had a previous engagement. - Tom'un bir önceki sözleşmesi vardı.

I have a previous engagement. - Bir önceki sözleşmem var.

söz
talk

Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out. - Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.

She cut in when we were talking. - Biz konuşurken sözümüzü kesti.

söz
voice
söz
word, remark; speech, talk; saying; rumour, gossip; promise, assurance, commitment; engagement
söz
committal
söz
faith

You must be faithful to your word. - Sözüne sadık olmalısın.

söz
verbalism
söz
spiel
söz
remark, utterance; expression; statement; word
söz
rumor

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

söz
{f} contracting
söz
discourse
Türkçe - Türkçe

söze teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Söz
(Osmanlı Dönemi) LEFZ
Söz
(Hukuk) KAVİL
Söz
(Osmanlı Dönemi) SERVA
Söz
(Hukuk) KELAM
Söz
bahis
söz
Bir konuyu yazılı olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
söz
Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
söz
Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
söz
Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, kavil: "Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir."- Atasözü
söz
Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
söz
Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi: "Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde."- B. R. Eyuboğlu
söz
Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelâm, kavil
söz
(Osmanlı Dönemi) kâl