sözü teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- (bir şeye) getirmek to say (something) indirectly, say (something) in so many words
- söz
- statement
I could not believe his statement.
- Ben onun sözüne inanamadım.
I'm going to ascertain the truth of his statement.
- Onun sözünün aslını araştıracağım.
- söz
- promise
He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Your stomach won't be full from promises.
- Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
- söz
- word
Impossible is not a French word.
- Impossible Fransızca bir sözcük değildir.
He didn't believe Ben's words.
- O, Ben'in sözlerine inanmadı.
- sözü çevirmek
- to change the subject
- sözü geçmek
- call the shots
- sözü geçmek
- talked about
- sözü geçmek
- be talked about
- sözü geçmek
- to be talked about
- sözü geçmek
- influential
- sözü geçmek
- be influential
- sözü birine bırakmak
- Leave the floor to
- sözü bırakmak
- Leave the floor to
Now, I would like to leave the floor to Mr. Brown.
- sözü vermek
- give the floor to someone
I now give the floor to our Dean - Şimdi sözü Dekanımıza veriyorum.
- sözü açılmak
- to be brought up in conversation, be mentioned, be spoken of
- sözü ağzına tıkamak
- to shut sb up
- sözü ağzına tıkamak
- to squelch, silence
- sözü ağzında bırakmak
- not to let (someone) finish what he's saying
- sözü ağzında gevelemek
- to beat about the bush
- sözü ağzında gevelemek
- not to come to the point, to beat around the bush
- sözü bağlamak
- to conclude one's remarks
- sözü değiştirmek
- shuffle
- sözü dolandırmak
- beat about the bush
- sözü edilmemiş
- unmentioned
- sözü edilmez
- unmentionable
- sözü fazla uzatan
- wordy
- sözü getirmek
- lead up
- sözü getirmeye çalışmak
- lead up to
- sözü geçen
- ditto
- sözü geçen kişi
- big noise
- sözü geçen the aforementioned, the aforesaid
- (person, thing)
- sözü geçer
- important
- sözü geçerlik
- influence, power
- sözü geçmek
- rule the roast
- sözü geçmek
- a) to be talked about b) to be influential
- sözü geçmek
- 1. to be influential. 2. to be mentioned, be spoken of
- sözü geçmeyen
- uninfluential
- sözü kesmek
- to stop speaking in midsentence
- sözü olmamak
- have no words for
- sözü uzatma
- wordiness
- sözü çiğnemek
- to beat around the bush
- sözü çok uzatan
- long-winded
- sözü çok uzatan
- prolix
- söyleyecek sözü olmamak
- have no words for
- söyleyeceği sözü unutmak
- fluff
- sözü geçen
- {s} mentioned
- sözü geçen
- foregoing
- sözü geçen
- {s} above
- söz
- upon my word
- söz
- expression
I'll look up the expression in the dictionary.
- Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
- söz
- {s} wordy
- söz
- {i} plight
- alman askerinin teslim sözü
- kamerad
- evlilik sözü vermek
- betroth
- söz
- gossip
- söz
- asseverate
- söz
- rumour
- söz
- commitment
Unfortunately, I have a commitment.
- Ne yazık ki bir sözüm var.
Unfortunately, I had another commitment.
- Ne yazık ki başka sözüm vardı.
- söz
- dixit
- söz
- (Dilbilim) parole
- söz
- fluent
- söz
- iron
- sözü edilen
- ditto
- sözü edilen
- following
- sözü geçen
- aforementioned
- sözü geçen
- (Kanun) in question
- sözü geçen
- (Kanun) before mentioned
- sözü geçen
- previously mentioned
- çarpıtma (sözü/anlamı)
- perversion of
- söz
- {i} say
Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
- Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
Tom says that he doesn't remember having made such a promise.
- Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.
- söz
- wording
- söz
- saying
Tom left without saying a word.
- Tom bir söz söylemeden ayrıldı.
My client isn't saying another word.
- Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.
- söz
- assurance
- söz
- foregoing
- söz
- pledge
Tom pledged his support.
- Tom ona destek sözü verdi.
Tom pledged his continued support.
- Tom destek vermeye devam etmeye söz verdi.
- söz
- remark
His remark was really out of line.
- Onun sözü gerçekten uygunsuzdu.
That kind of remark does not befit you.
- O tür sözler size yakışmıyor.
- söz
- {i} term
Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
- Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
The union and the company have come to terms on a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
- söz
- asseveration
- söz
- undertaking
- sözü edilen
- said
- sözü edilmez
- ineffable
- birine sözü vermek
- give the floor to someone
I now give the floor to our Dean - Şimdi sözü Dekanımıza veriyorum.
- söz
- spoken of
- söz
- {i} sentence
Tom really likes this sentence.
- Tom bu sözü gerçekten seviyor.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
- Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
- söz
- vocable
- söz
- mentions
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
- Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Nobody mentions my country.
- Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
- şarkı sözü
- (Song) lyrics
- ağızından çıkanı/çıkan sözü kulağı duymamak/işitmemek
- not to realize what one is saying, to (get angry and) explode
- bağlılık sözü
- plight
- bağlılık sözü
- plight of faith
- dost acı söyler/sözü acıdır
- (Atasözü) A friend will tell you about your faults in order to help you
- en son sözü edilen
- last mentioned
- evlenme sözü veren
- espouser
- evlenme sözü verip vazgeçen kız
- jilt
- evlenme sözü vermek
- plight one's troth
- evlilik sözü
- marriage vows
- evlilik sözü
- hand
- evlilik sözü vermek
- plight one's troth
- günün sözü
- (Askeri) word-of-day
- iki sözü/lafı/lakırdıyı bir araya getirememek
- to be unable to express ones
- namus sözü
- word of honour
- namus sözü
- word of honor
- namus sözü
- (one's) word of honor, (one's) word
- onur sözü
- (Konuşma Dili) word of honour
- perde kapanış sözü
- curtain
- son sözü söylemek
- have the final word
- son sözü söylemek
- have the last word
- söz
- engagement
Tom had a previous engagement.
- Tom'un bir önceki sözleşmesi vardı.
Tom has broken our engagement.
- Tom sözleşmemizi bozdu.
- söz
- talk
Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out.
- Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.
Don't interrupt me while I am talking.
- Ben konuşurken sözümü kesme.
- söz
- voice
- söz
- word, remark; speech, talk; saying; rumour, gossip; promise, assurance, commitment; engagement
- söz
- committal
- söz
- faith
You must be faithful to your word.
- Sözüne sadık olmalısın.
- söz
- verbalism
- söz
- spiel
- söz
- remark, utterance; expression; statement; word
- söz
- rumor
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
- söz
- {f} contracting
- söz
- discourse
- sözü geçen
- {s} influential
- sözü geçen
- {s} bossy
- sözü geçmek
- be mentioned
- sözü geçmek
- {f} rule
- sözü geçmek
- have influence
- yazarın yazıdaki son sözü
- envoy
- yerine getirmek (sözü)
- make good on
- özü sözü bir
- candid, sincere
- özü sözü bir
- straight as a die
- özü sözü doğru
- very honest
- şarkı sözü
- song
What's your favorite song lyric?
- Gözde şarkı sözün nedir?
Tom is one of the greatest American songwriters.
- Tom en büyük Amerikan şarkı sözü yazarlarından biridir.
- şarkı sözü
- lay
- şeref sözü
- word of honour
- şeref sözü
- one's word of honor
- şeref sözü
- parole of honor
- şeref sözü
- word of honor
I give you my supreme word of honor.
- Sana yüce şeref sözümü veriyorum.
- şeref sözü ile
- on parole