söyletme

listen to the pronunciation of söyletme
Türkçe - İngilizce

söyletme teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

söyle
{f} said

I remember what he said. - Onun ne söylediğini hatırlıyorum.

Bogdan said he would be there tomorrow. - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.

söyle
spit it out !
söyle
told

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

He told me that his father was dead. - O bana babasının öldüğünü söyledi.

söyletmek
draw
söyletmek
extract
söyle
told to
söyle
say

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

Some doctors say something to please their patients. - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.

söyle
confide

He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married. - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.

Tom said I looked confident. - Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.

söyle
tell

Could you please tell me why you love her? - Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?

Tell me which of the two cameras is the better one. - İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.

söyle
{f} saying

He received a telegram saying that his mother had died. - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.

He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning. - O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.

söyletmek
draw sb out
söyletmek
nail down to
söyle
dictate
söyletmek
draw sth out
söyle
mouth

If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut. - Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.

Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him. - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
söyletmek
draw out
söyletmek
to allow (someone) to say (something)
söyletmek
to make (someone) say (something): Ahmet'e yalan söylettiler. They made Ahmet lie
söyletmek
to make sb say; to let sb say; to draw sb out (about sth)
söyletmek
to make (someone) talk: Mehmet'i söylettiler. They made Mehmet talk
Türkçe - Türkçe
Söyletmek işi
intak
Söyletmek
(Osmanlı Dönemi) TEKLİM
Söyletmek
(Osmanlı Dönemi) İSTİNTAK
söyletmek
Söylemesine yol açmak
söyletmek
Söylemek zorunda bırakmak, itiraf ettirmek
söyletme