Söylenti hızla yayıldı.
- The rumour quickly spread.
Ben söylentilere inanmıyorum. Sen onlara inanıyor musun?
- I don't believe the rumours. Do you believe them?
Söylenti gerçek oldu.
- The rumor proved to be true.
Ben, söylentinin kaynağını bilmiyorum.
- I don't know the origin of the rumor.
Orada saklı hazineler olduğu dedikodusu yapılıyor.
- It is rumored there are treasures hidden there.
Bu dedikodular muhtemelen doğru.
- These rumors are probably true.
En son söylentileri duydun mu?
- Have you heard the latest rumours?
Bu söylentileri kim yaydı?
- Who spread these rumours?
Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
- The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
Rumour has it you're looking for a new job.
John is rumored to be next in line for a promotion.
They say he used to be a thief, but that's just rumor.
There's a rumor going round that he's going to get married.