ruh teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- soul
Man consists of soul and body.
- İnsan ruh ve bedenden oluşur.
A man's body dies, but his soul is immortal.
- Bir insanın vücudu ölür, ama ruhu ölümsüzdür.
- ghost
Mary felt as if a ghost or spirit had touched her back.
- Mary bir hayalet ya da ruhu sırtına dokunmuş gibi hissetti.
- spirit
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
He was in good spirits.
- O iyi bir ruh hali içerisindeydi.
- aura
- spirits
The talisman he's wearing is supposed to ward off evil spirits.
- Onun taktığı tılsım kötü ruhları uzaklaştırması gerekiyor.
Do you believe in spirits?
- Ruhlara inanıyor musun?
- mind
My poor state of mind made me distraught.
- Berbat ruhsal durumum beni çıldırttı.
The brain is the center of every mind, soul, and muscle energy.
- Beyin her akıl, ruh ve kas enerjisinin merkezidir.
- psych
His illness was mainly psychological.
- Onun hastalığı aslında ruhsaldı.
Reality and irreality are both important for one's psyche.
- Gerçeklik ve gerçek dışılık, kişinin ruhu için önemlidir.
- ethos
- inner
- the inner man
- kernel
- (a person's) character or nature
- essential oil
- shade
- soul, spirit (of a living person or thing)
- pith and marrow
- heartbeat
- manes
- essence, spirit (of a volatile substance); extract, concentrated solution. R
- (koklatılan) smelling salts
- esprit
- pith
- essence
- heart (of a matter), essence (of a matter)
- psyche
Reality and irreality are both important for one's psyche.
- Gerçeklik ve gerçek dışılık, kişinin ruhu için önemlidir.
- inner man
- liveliness, spirit, animation, life
- psych. psyche
- genius
- astral body
- soul, spirit; essence, extract; animation, liveliness, spirit; zombie
- spirit of a dead person
- (Tıp) animus
- extract
- shadow
- expression
Judging from his expression, he's in a bad mood.
- Onun ifadesine bakılırsa, o kötü bir ruh hali içinde.
- zombie
- animation
- cabbage
- pneuma
- atman
- psycho
His illness was mainly psychological.
- Onun hastalığı aslında ruhsaldı.
Are Tom and Mary licensed psychologists?
- Tom ve Mary ruhsatlı psikolog mu?
- jazz
- ruh bilimi
- psychology
- ruh hali
- mood
Tom was tired and in a bad mood.
- Tom yorgun ve kötü bir ruh hali içindeydi.
She is in a bad mood.
- O kötü bir ruh hali içinde.
- ruh hali
- temper
Tom has a bad temper.
- Tom'un kötü bir ruh hali var.
He is in good temper.
- O, iyi bir ruh hali içinde.
- ruh hali
- state of mind
This is a dangerous state of mind for a man to be in.
- Bu, içinde bulunacak bir adam için tehlikeli bir ruh halidir.
- ruh durumu
- mood
- ruh eşi
- soul mate
Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other.
- Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.
- ruh hastalığı
- (Tıp) psychosis
- ruh sağlığı
- mental hygiene
- ruh sağlığı hizmetleri
- (Tıp) mental health services
- ruh ve beden durumu
- fettle
- ruh ve sinir hastalıkları
- (Tıp) neurological disorders
- ruh çağıran
- necromancer
- ruh çağırma
- conjure
- ruh hastalığı nöbeti
- a bout of mental illness
- ruh ve sinir hastalıkları
- Mental and neurological diseases
- ruh çağırma
- conjuration
- ruh bulmak
- (for something) to acquire a meaning, become meaningful, make sense
- ruh doktorluğu psychiatry, being
- a psychiatrist
- ruh doktoru
- psychiatrist, shrink
- ruh doktoru
- shrink
- ruh doktoru
- psychiatrist
- ruh geçişmesi
- metempsychosis
- ruh gibi
- wraith-like (person)
- ruh gibi
- etherial
- ruh gibi olma
- etherealness
- ruh göçü/sıçraması
- metempsychosis, transmigration
- ruh göçümü
- reincarnation
- ruh haleti
- state of mind, mood
- ruh hali
- frame of mind, mood
- ruh hali
- inward
- ruh hali
- tone
- ruh hali
- humour [Brit.]
- ruh hali
- frame of mind
- ruh hali
- habit of mind
- ruh hali
- humor
- ruh hali
- spirit
Tom expected Mary to be in good spirits.
- Thomas Mary'nin iyi ruh hali içinde olmasını bekledi.
He was in good spirits.
- O iyi bir ruh hali içerisindeydi.
- ruh hali
- psychology
- ruh haline getirilmiş
- etherealised
- ruh haline getirme
- etherealising
- ruh haline getirme
- etherealisation
- ruh haline getirmek
- etherealize
- ruh haline getirmek
- etherealise
- ruh haline sahip
- spirited
- ruh hastalıkları
- (Tıp) mental health disorders
- ruh hastası
- psychopathic
- ruh hastası
- mentally ill person; mental patient
- ruh hekimi
- psychiatrist
- ruh hekimliği
- psychiatry
- ruh hekimliği psychiatry, being
- a psychiatrist
- ruh katmak
- jazz up
- ruh sayrılığı
- mental illness
- ruh sağlığı
- sanity
- ruh sağlığı
- mental health
Mental health is as important as physical health.
- Ruh sağlığı, vücut sağlığı kadar önemlidir.
Thank you for being concerned about my mental health.
- Ruh sağlığımla ilgilendiğiniz için size teşekkür ederim.
- ruh sağlığı hukuku
- mental health laws
- ruh vb geçme
- transmigration
- ruh vb geçmek
- transmigrate
- ruh ve beden
- somatopsychic
- ruh ve bedenle ilgili
- somatopsychic
- ruh verme
- ensouling
- ruh vermek
- give tone to
- ruh çağıran falcı
- necromancer
- ruh çağırarak fala bakma
- gramarye
- ruh çağırarak fala bakma
- necromancy
- ruh çağırma
- evocation
- ruh çağırma
- necromancy
- ruh çağırma calling someone's spirit
- (during a séance); necromancy
- ruh çağırma seansı
- seance
- ruh çağırma tahtası
- planchette
- ruh çağırmak
- evoke
- ruh çağırmak
- raise
- ruh çağırmak
- conjure up
- ruh-beden dualizmi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) mind-body dualism
- ruh-beden problemi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) mind-body problem
- kutsal ruh
- the holy spirit
- kötü ruh
- dybbuk
- ruh hali
- spirits
The players were in high spirits after the game.
- Oyuncular maçtan sonra çok iyi bir ruh halindeydiler.
Tom expected Mary to be in good spirits.
- Thomas Mary'nin iyi ruh hali içinde olmasını bekledi.
- Ruh ikizi
- soul mate
What should be done if we want to find our soul mate?
- Ruh ikizimizi bulmak istersek ne yapılmalı?
- a ruh
- a spirit
- ruh eşi
- soulmate
Tom and I are soulmates.
- Tom ve ben ruh eşiyiz.
- ruh ikizi
- soul twin
- Kutsal Ruh
- Holy Ghost, Holy Spirit
- Kutsal ruh
- Holy Spirit
- Kutsal ruh
- Holy Ghost
- baba oğul ve kutsal ruh
- the eternal triangle
- bedenden ayrılma (ruh)
- disembodiment
- görünmek (hortlak/ruh)
- materialize
- insanın beden ruh ve can olarak üçe ayrılması
- trichotomy
- insanın beden ruh ve can olarak üçe ayrılması
- division into three parts
- iyi ruh
- good genius
- iyi ruh hali
- good psychology
- koruyucu ruh
- familiar spirit
- koruyucu ruh
- familiar
- kuruntulu ruh hali
- (Pisikoloji, Ruhbilim) delusional mood
- kötü ruh
- evil spirit
The talisman he's wearing is supposed to ward off evil spirits.
- Onun taktığı tılsım kötü ruhları uzaklaştırması gerekiyor.
Sami's body was possessed by some evil spirit.
- Sami'nin bedeni birtakım kötü ruhlar tarafından ele geçirilmişti.
- kötü ruh
- black soul
- kötü ruh
- evil genius
- kötü ruh
- fiend
- medyumdan çıkan sihirli ruh
- ectoplasm
- ruh hali
- {i} humour
- serbest ruh
- free spirit
- sinirli ruh hali
- frayed temper