Tom'un dişlerinde diş teli var.
- Tom has braces on his teeth.
O, diş teli taktığından beri neredeyse onun gülümsemesini görmedim.
- Since she got her braces, I've hardly seen her smile.
Böylesine büyük bir ev almana gerek yoktu.
- You needn't have bought such a large house.
Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
- Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
Mary Tom'a Dale Carnegie tarafından yazılmış Nasıl dost kazanılır ve insanları nasıl etkilersin'in bir kopyasını satın aldı.
- Mary bought Tom a copy of How to Win Friends and Influence People, by Dale Carnegie.
Yeni bir mikro dalga fırın almamızın zamanı geldi de geçti.
- It is about time we bought a new microwave oven.
Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
- The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
The bough bent under the weight of the snow.
- Der Zweig bog sich unter dem Gewicht des Schnees.
The tree has too many twigs and branches.
- Der Baum hat zu viele Zweige und Äste.
Tom heard a twig crack.
- Tom hörte einen Zweig brechen.