zusammenfallen

listen to the pronunciation of zusammenfallen
Немецкий Язык - Турецкий язык
{tsu'zamınfalın} yıkılmak, çökmek; aynı zamana rastlamak
denk gelmek
Английский Язык - Турецкий язык

Определение zusammenfallen в Английский Язык Турецкий язык словарь

coincidence
{i} rastlantı

Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum. - I don't think it's a coincidence.

O beklenmedik bir rastlantı. - That is an improbable coincidence.

coincidence
tesadüf

Mary ve benim aynı trende olmamız, tamamen bir tesadüftü. - It was sheer coincidence that Mary and I were on the same train.

Gerçekten bir tesadüf olup olmadığını merak ediyorum. - I wonder if it really was a coincidence.

coincidence
(Felsefe) örtüşme
coincidence
çakışım
coincidence
rast

Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum. - I don't think it's a coincidence.

O beklenmedik bir rastlantı. - That is an improbable coincidence.

coincidence
(Denizbilim) rastlantısal eşzamanlılık
coincidence
(Edebiyat) esindeşlik
coincidence
(Edebiyat) tevarüt
coincidence
(Biyokimya) eşzamanlılık
coincidence
aynı zamanda olma
coincidence
raslantı

Hayat sadece bir raslantı dizisidir. - Life is just a series of coincidences.

coincidence
uygunluk
coincidence
çakışma
coincidence
{i} çatışma
coincidence
uyuşma/tesadüf
coincidence
çakışma,rastlantı
coincidence
(isim) denk gelme, tesadüf, rastlantı; çatışma
coincidence
(Nükleer Bilimler) çakışma,aynı anda olma, raslaşma