Yer utanç verici bir biçimde bakımsızdı.
- The place was shamefully neglected.
O görevlerini ihmal etti.
- He neglected his duties.
Onu takvimime not etmeyi ihmal ettim.
- I neglected to note it in my calendar.
Fadıl kendini ihmal edilmiş ve terk edilmiş hissetti.
- Fadil felt neglected and abandoned.
Yeni park, kentin en çok ihmal edilen yerlerinden birine dönüştü.
- The new park turned into one of the most neglected places in the city.
İhmal edilen oda boş kaldı.
- The neglected room remained unoccupied.