Aşk elmas gibidir. Hiç bir zaman değerini kaybetmez, bilakis, zaman ilerledikçe değeri artar.
- Die Liebe ist wie ein Diamant. Sie verliert nie an Wert, ganz im Gegenteil, mit zunehmender Zeit wird sie wertvoller!
Japonya, 1980'lerde en hızlı büyüyen ekonomilerden biriydi.
- Japan was one of the world's fastest growing economies in the 1980s.
Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
- He has unsightly hairs growing out of his ears.
Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
- My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
Ambargoya muhalefet büyüyordu.
- Opposition to the embargo was growing.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Tom FBI tarafından manipüle edildiğinin gittikçe farkına vardı.
- Tom became increasingly aware that he was being manipulated by the FBI.
O gittikçe çılgın oldu!
- He became increasingly demented!
Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.
- If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Liste büyümeye devam ediyor.
- The list keeps growing.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.
Homeschooling is growing in popularity.
- Hausunterricht wird zunehmend populärer.
Green fields and spring sunshine - in the future, that is the image Germans will increasingly have to associate with Christmas.
- Grüne Wiesen und frühlingshafter Sonnenschein – das ist das Bild, das von Deutschen in Zukunft sicher zunehmend mit Weihnachten in Verbindung gebracht werden wird.
She has a boyfriend she's been going out with since high school but feels their relationship has become a matter of habit and is increasingly dissatisfied.
- Sie hat ihren Freund seit der Schulzeit, glaubt aber, dass sie nur aus Gewohnheit zusammen sind und ist zunehmend unzufrieden.