Aşk elmas gibidir. Hiç bir zaman değerini kaybetmez, bilakis, zaman ilerledikçe değeri artar.
- Die Liebe ist wie ein Diamant. Sie verliert nie an Wert, ganz im Gegenteil, mit zunehmender Zeit wird sie wertvoller!
Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
- There's growing anger over the government's decision.
Japonya, 1980'lerde en hızlı büyüyen ekonomilerden biriydi.
- Japan was one of the world's fastest growing economies in the 1980s.
Kalabalık gittikçe büyüyor.
- The crowd is growing larger and larger.
O ülkenin ekonomisi büyüyor.
- That country's economy is growing.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Çıplak yoga gittikçe daha popüler hale geliyor.
- Naked yoga is becoming increasingly popular.
Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
- You should try growing your own food.
Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.
- If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Tom Boston'da büyüme hakkında konuştu.
- Tom talked about growing up in Boston.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.
Homeschooling is growing in popularity.
- Hausunterricht wird zunehmend populärer.
She has a boyfriend she's been going out with since high school but feels their relationship has become a matter of habit and is increasingly dissatisfied.
- Sie hat ihren Freund seit der Schulzeit, glaubt aber, dass sie nur aus Gewohnheit zusammen sind und ist zunehmend unzufrieden.
An increasingly greater part of the population is not capable of fully utilizing the power of expression of the German language.
- Ein zunehmender Teil der Bevölkerung ist nicht in der Lage, die Ausdruckskraft der deutschen Sprache auszuschöpfen.