Çok sıkı çalışırsan, geleceğe şekil verecek olan sen olursun.
- Wenn du hart arbeitest, wirst du derjenige sein, der die Zukunft gestaltet.
Geleceğin meslekleri üretimde değil.
- Die jobs der Zukunft entsteht nicht in der produktion
Hayallerinin olması, mutlu bir geleceğin bir ön ṣartıdır.
- Träume zu haben ist eine Voraussetzung für eine glückliche Zukunft.
Geçmişe takılıp kalma, geleceğin hayalini kurma, ruhunun tüm dikkatini bu ana ver!
- Verweile nicht in der Vergangenheit, träume nicht von der Zukunft, lenke deinen Geist auf den gegenwärtigen Moment!
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
Yakın gelecekte bir enerji krizi olacak.
- There will be an energy crisis in the near future.
Ben müstakbel karımı görüyorum.
- I see my future wife.
Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.
- It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Die Vergangenheit kann man nur kennen, nicht ändern. Die Zukunft kann man nur ändern, nicht kennen.
Please take more care in the future.
- Sei in Zukunft bitte vorsichtiger.