ziyaretçi

listen to the pronunciation of ziyaretçi
Турецкий язык - Английский Язык
{i} visitor

He looks forward to having 200 visitors. - O, 200 ziyaretçinin gelmesini bekliyor.

I had no visitors today. - Bugün hiç ziyaretçim yoktu.

caller
pilgrim
visitant
visitor; caller
visiter
ziyaret
visit

Visitors to that town increase in number year by year. - Kasabayı ziyaret edenler yıldan yıla artıyor.

I haven't visited the headquarters of Twitter. - Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.

ziyaret
visitation

Sami arrived for his visitation day. - Sami ziyaret günü için geldi.

ziyaretçi defteri
Visitor's book, visiting book, guest book
ziyaretçi akını
inflow of visitors
ziyaretçi akını
influx of visitors
ziyaretçi defteri
visiting book
ziyaretçi defteri
visitor's book
ziyaretçi defteri
guest book
ziyaret
{i} stay

While she was staying in Japan, she often visited Kyoto. - O, Japonya'da kalıyorken sık sık Kyoto'yu ziyaret etti.

During his stay in London, he is going to visit his cousin. - Londra'da kaldığı sırada kuzenini ziyaret edecek.

ziyaret
visiting

The new museum is worth visiting. - Yeni müze ziyaret etmeye değer.

I lost no time in visiting my aunt in the hospital yesterday. - Ben, dün hiç zaman kaybetmeden teyzemi hastanede ziyaret ettim.

ziyaret
(Bilgisayar) visits

Tom brings us gifts whenever he visits. - Tom her ne zaman ziyarete gelse bize hediyeler getirir.

Lucy sometimes visits May. - Lucy ara sıra May'i ziyaret eder.

ziyaretçiler
visitors

We had unexpected visitors. - Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.

Visitors may not feed the animals. - Ziyaretçiler hayvanları besleyemez.

ziyaret
call

We must avoid calling on others without an appointment. - Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.

I call on him sometimes. - Ben bazen onu ziyaret ederim.

Müşterek Ziyaretçi Bürosu
(Askeri) Joint Visitors Bureau
seçkin ziyaretçi
(Askeri) distinguished visitor
ziyaret
pilgrimage
ziyaret
visit; call
ziyaret
visit, call
ziyaret
circuit
Турецкий язык - Турецкий язык
Ziyaret eden, ziyarete giden kimse, görüşmeci
Ziyaret eden, ziyarete giden kimse, görüşmeci: "Hatırı sayılır ziyaretçilerine İstanbul'a ipekli kumaş götürmek izni verirdi."- F. R. Atay
Ziyaret
görüş
ZİYARET
(Osmanlı Dönemi) Görüşmeğe gitmek. Bir kimseyi görmeye varmak
ziyaret
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme: "Haftada iki gece ziyaretine giderdik."- H. F. Ozansoy
ziyaret
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme
ziyaretçi
Избранное