Определение zi̇yaret в Турецкий язык Английский Язык словарь
- ziyaret
- visit
I haven't visited the headquarters of Twitter.
- Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- ziyaret
- visitation
Sami arrived for his visitation day.
- Sami ziyaret günü için geldi.
- ziyaret etmek
- visit
I don't like visiting big cities.
- Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.
I want to visit Korea.
- Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.
- ziyaret
- visiting
I remember Fred visiting Kyoto with his mother.
- Fred'in annesiyle birlikte Kyoto'u ziyaret edişini hatırlıyorum.
I lost no time in visiting my aunt in the hospital yesterday.
- Ben, dün hiç zaman kaybetmeden teyzemi hastanede ziyaret ettim.
- ziyaret
- (Bilgisayar) visits
Tom brings us gifts whenever he visits.
- Tom her ne zaman ziyarete gelse bize hediyeler getirir.
Lucy sometimes visits May.
- Lucy ara sıra May'i ziyaret eder.
- ziyaret
- call
How come you call on us so late at night?
- Nasıl olur da gece öyle geç saatte bizi ziyaret edersin?
I think you had better call on him.
- Sanırım onu ziyaret etsen iyi olur.
- ziyaret
- pilgrimage
- ziyaret
- stay
Tom stayed at a cheap hotel when he visited Boston.
- Tom Boston'u ziyaret ettiğinde ucuz bir otelde kaldı.
While she was staying in Japan, she often visited Kyoto.
- O, Japonya'da kalıyorken sık sık Kyoto'yu ziyaret etti.
- ziyaret
- visit; call
- ziyaret
- visit, call
- ziyaret etmek
- call on
First of all, I have to call on Jim.
- Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
I would like to call on you one of these days.
- Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.
- ziyaret etme
- call
We must avoid calling on others without an appointment.
- Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
I would like to call on you one of these days.
- Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.
- ziyaret etmek
- stop by
- ziyaret etmek
- drop in
- ziyaret etmek
- come round
- ziyaret etmek
- 1. to visit (someone); to call on (someone). 2. to visit (a place). 3. to make a pilgrimage to (a sacred place)
- ziyaret etmek
- call upon
- ziyaret ederek
- visiting
- ziyaret edilen
- (Bilgisayar) visited
- ziyaret edilmiş
- (Bilgisayar) visited
- ziyaret etmek
- pay a visit to
- ziyaret etmek
- drop in on
- ziyaret etmek
- pay a call
- ziyaret gerçekleştirmek
- visit
- ziyaret raporu
- visit report
- ziyaret sayısı
- (Bilgisayar) visits
- ziyaret sayısı
- (Bilgisayar) times visited
- ziyaret sayısı
- (Bilgisayar) of visits
- ziyaret sayısı
- number of visits
- ziyaret etmek
- call
First of all, I have to call on Jim.
- Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
We must avoid calling on others without an appointment.
- Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
- ziyaret etme
- visit
- ziyaret etmek
- visit, call on, pay a visit to
- ziyaret eden
- visiting
A party was held in honor of the visiting writer.
- Ziyaret eden yazarın onuruna bir parti düzenlendi.
- ziyaret eden kullanıcı
- (Bilgisayar) visiting user
- ziyaret eden kullanıcılar
- (Bilgisayar) visiting users
- ziyaret edilen sayfalar
- (Bilgisayar) visited pages
- ziyaret edilir
- visitable
- ziyaret edilmeyenler
- (Bilgisayar) unvisited
- ziyaret etmek
- call at
- ziyaret etmek
- come by
- ziyaret etmek
- pay a visit
- ziyaret etmek
- wait upon
- ziyaret etmek
- look up
- ziyaret etmek
- make a visit
- ziyaret etmek
- come over
Do you want to come over and watch a movie or something?
- Ziyaret etmek ve bir film izlemek ya da başka bir şey ister misin?
Is that why you want to come over?
- O yüzden mi ziyaret etmek istiyorsun?
- ziyaret etmek
- to visit, to pay a visit, to pop in, to stop by, to stop round
- ziyaret etmek
- haunt
- ziyaret etmek
- wait on
- ziyaret günü
- visiting day
- ziyaret hakkı
- (Hukuk) right of search
- ziyaret saatleri
- visiting hours
- ziyaret süremi birkaç gün daha uzatmak istiyorum
- I'd like to extend my stay for a few days
- ziyaret yapmak
- make a visit
- ziyaret yapmak
- (deyim) call round at
- beklenmedik ziyaret
- drop in
- birisine uğramak, birisini ziyaret etmek
- (Hukuk) call upon
- beklenmedik ziyaret
- visit someone unexpectedly
- ziyaretler
- visits
Visits by appointment only.
- Ziyaretler sadece randevuyladır.
He enjoyed those visits.
- O, o ziyaretlerden zevk aldı.
- araştırma ve ziyaret yerleri
- (Hukuk) places - visit and search
- hem ziyaret, hem ticaret
- (Konuşma Dili) It's a combination of business and pleasure
- iade i ziyaret
- return visit
- iadei ziyaret returning
- a visit
- ilginç yerleri ziyaret etmek
- see the sights
- ilginç yerleri ziyaret etmek
- do the sights
- kısa ziyaret
- flying visit
- rastgele ziyaret
- (Ticaret) random calling
- resmi ziyaret
- courtesy call
- resmi ziyaret
- courtesy visit
- sürpriz ziyaret
- surprise visit
- sıkça ziyaret etmek
- habituate
- tekrar ziyaret etmek
- revisit
- turistik ziyaret
- touristic visit
- uzun ziyaret
- visitation
- ziyaret
- circuit
- üst düzey ziyaret
- (Hukuk) high-level visit