I've always found her unbelievably pleasurable.
- Ben her zaman onu inanılmaz zevkli buldum.
A hospital stay isn't very enjoyable.
- Hastanede kalmak çok zevkli değil.
Learning a foreign language is truly interesting and enjoyable.
- Bir yabancı dil öğrenmek gerçekten ilginç ve zevkli.
It's pleasant to take a walk on the plateau.
- Platoda yürüyüş yapmak zevklidir.
I found it pleasant walking in the country.
- Kırsalda gezmeyi zevkli buldum.
This novel is fun and enjoyable.
- Bu roman eğlenceli ve zevkli.
Jane is fun to be with.
- Jane ile birlikte olmak zevkli.
Learning a foreign language is truly interesting and enjoyable.
- Bir yabancı dil öğrenmek gerçekten ilginç ve zevkli.
A hospital stay isn't very enjoyable.
- Hastanede kalmak çok zevkli değil.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert.
- Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
To swim in the ocean is my greatest pleasure.
- Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
We derive a lot of pleasure from books.
- Biz kitaplardan çok zevk elde ederiz.
I don't like his taste in color.
- Onun renk zevkini sevmiyorum.
I don't like your taste in color.
- Senin renk zevkinden hoşlanmıyorum.
There is no accounting for tastes.
- Zevkler ve renkler tartışılmaz.
You have good taste in music.
- İyi bir müzik zevkin var.
The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
- Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
I appreciate sweet things and books.
- Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.
She's jumping with joy.
- O, zevkten dört köşe oluyor.
I jumped for joy when I heard the news.
- Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum.
I have just moved to Zurich and enjoy doing many things.
- Ben sadece Zürih'e taşındım ve birçok şeyi yapmaktan zevk alıyorum.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
I read your new book with real delight.
- Gerçek bir zevkle kitabını okudum.
He took delight in talking with friends.
- O, arkadaşları ile konuşmaktan zevk aldı.
Tom is the kind of guy that argues for fun.
- Tom zevk için tartışan insan türüdür.
Jane is fun to be with.
- Jane ile birlikte olmak zevkli.
We were greatly amused by her story.
- Onun hikayesinden oldukça zevk aldık.
That job gave him little gratification.
- Bu iş ona biraz zevk verdi.
She gave me a necktie which was completely to my liking.
- O bana tamamen zevkime uygun bir kravat verdi.
You have good taste in music.
- İyi bir müzik zevkin var.
Tom has good taste in music.
- Tom'un iyi bir müzik zevki var.
He gets a kick out of reckless driving.
- O dikkatsiz araç kullanmaktan çok büyük zevk alır.
I get a kick out of life.
- Hayattan zevk alıyorum.
Danger gives relish to adventure.
- Tehlike maceraya zevk verir.
Dangers give relish to an adventure.
- Tehlikeler bir maceraya zevk verir.
Basketbol oynamak çok eğlenceli.
- Basket oynamak çok zevklidir.