The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert.
- Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
She takes pleasure in seeing horror films.
- O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.
We derive a lot of pleasure from books.
- Biz kitaplardan çok zevk elde ederiz.
You have good taste in music.
- İyi bir müzik zevkin var.
Tom's taste in music is similar to mine.
- Tom'un müzik zevki benimkine benzer.
I jumped for joy when I heard the news.
- Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum.
She's jumping with joy.
- O, zevkten dört köşe oluyor.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
That job gave him little gratification.
- Bu iş ona biraz zevk verdi.
She gave me a necktie which was completely to my liking.
- O bana tamamen zevkime uygun bir kravat verdi.
I have received your letter and read it with delight.
- Senin mektubunu aldım ve onu zevkle okudum.
He took delight in talking with friends.
- O, arkadaşları ile konuşmaktan zevk aldı.
Tom has good taste in music.
- Tom'un iyi bir müzik zevki var.
It requires a good taste to study art.
- Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
He gets a kick out of reckless driving.
- O dikkatsiz araç kullanmaktan çok büyük zevk alır.
I get a kick out of life.
- Hayattan zevk alıyorum.
I don't like his taste in color.
- Onun renk zevkini sevmiyorum.
I don't like your taste in color.
- Senin renk zevkinden hoşlanmıyorum.
I appreciate sweet things and books.
- Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
Dangers give relish to an adventure.
- Tehlikeler bir maceraya zevk verir.
Danger gives relish to adventure.
- Tehlike maceraya zevk verir.
Jane is fun to be with.
- Jane ile birlikte olmak zevkli.
This novel is fun and enjoyable.
- Bu roman eğlenceli ve zevkli.
We were greatly amused by her story.
- Onun hikayesinden oldukça zevk aldık.
Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
Tom is the kind of guy that argues for fun.
- Tom zevk için tartışan insan türüdür.
I like to play sport for fun not for competition.
- Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.
Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs.
- Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli.
There is no accounting for tastes.
- Zevkler ve renkler tartışılmaz.
Tastes in music vary from person to person.
- Müzikte zevkler kişiden kişiye değişir.
People living in town don't know the pleasures of country life.
- Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.
Books add to the pleasures of life.
- Kitaplar yaşamın zevklerini artırır.
Basketbol oynamak çok eğlenceli.
- Basket oynamak çok zevklidir.