There is not a grain of truth in his story.
- Onun hikayesinde bir zerre gerçek yok.
I'm not the least bit interested in finding out who my birth parents are.
- Ailemin kim olduğunu bulmakla zerre kadar ilgilenmiyorum.
Tom isn't the least bit worried about the weather.
- Tom hava hakkında zerre kadar endişeli değil.
The room is empty apart from the speck of dust floating in the air.
- Oda havada yüzen toz zerrelerinin dışında boş.
There was no trace of evil in her.
- Onda kötülüğün zerresi bile yoktu.