It was already twelve when he reached home.
- Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
I can already write in Chinese.
- Zaten Çince yazabiliyorum.
So much so that I feel like I'm losing my grasp on the whereabouts.
- Zaten nerede olduğum hakkında kavramamı kaybediyor gibi hissediyorum.
I never did like it anyway.
- Zaten böyle bir şey asla yapmadım.
She wanted to go out anyway.
- O, zaten dışarı çıkmak istedi.
In any case, I've already entirely forgiven you.
- Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.