It was already twelve when he reached home.
- Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
I can already write in Chinese.
- Zaten Çince yazabiliyorum.
So much so that I feel like I'm losing my grasp on the whereabouts.
- Zaten nerede olduğum hakkında kavramamı kaybediyor gibi hissediyorum.
I never did like it anyway.
- Zaten böyle bir şey asla yapmadım.
Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
- Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
In any case, I've already entirely forgiven you.
- Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.