There may be a killer who looks harmless in any social network.
- Sosyal ağlarda zararsız bir kişi gibi görünen bir katil olabilir.
Most snakes on this island are harmless.
- Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.
Mary's dog is inoffensive.
- Mary'nin köpeği zararsızdır.
They are all innocent children.
- Onların hepsi zararsız çocuklar.
The loss reached three million yen.
- Zarar üç milyon yene ulaştı.
We had to sell the building because for years we had operated it at a loss.
- Biz onu yıllarca zararına çalıştırdığımız için binayı satmak zorunda kaldık.
She can't even harm a fly.
- O bir sineğe bile zarar veremez.
There may be a killer who looks harmless in any social network.
- Sosyal ağlarda zararsız bir kişi gibi görünen bir katil olabilir.
The government compensated the farmers for the damage to the crops.
- Hükümet çiftçilerin hasatlarının zararını telafi etti.
The roof was damaged by the storm.
- Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
Is eating between meals really bad for your health?
- Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?
It goes without saying that smoking is bad for the health.
- Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğu apaçık.
Indeed, computers are detrimental.
- Gerçekten, bilgisayarlar zararlıdır.
If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental.
- Bir kaşık şeker veya küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacaktır.
The damage will cost us a lot of money.
- Zarar bize çok paraya mal olacak.
They ravaged the countryside, obliterating everything in their path.
- Kırsal alana zarar verdiler, yollarında her şeyi bozuyorlardı..
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
Tom didn't intend to hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularına zarar vermek niyetinde değildi.
If you ever do anything to hurt Tom, I'll kill you.
- Tom'a zarar verecek bir şey yaparsan, seni öldürürüm.
They demanded damages from the driver.
- Sürücüden zararları talep ettiler.
They sued the government for damages.
- Zararlar için hükümete dava açtılar.
A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
- Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom.
- Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.
Heavy smoking impaired his health.
- Çok sigara içmek sağlığına zarar verdi.
Lack of sleep was undermining her health.
- Uyku eksikliği gizliden gizliye onun sağlığına zarar veriyordu.