That incident harmed his reputation.
- Kaza onun şöhretine zarar verdi.
Smoking does much harm but no good.
- Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
The flood did great damage to the crops.
- Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
The drought damaged all the crops there.
- Kuraklık oradaki tüm ürünlere zarar verdi.
Environmentally damaging projects should be abandoned systematically.
- Çevresel olarak zarar verici projeler sistematik olarak terk edilmelidir.
Pollution is damaging our earth.
- Kirlilik dünyamıza zarar veriyor.
You're going to wreck your eyesight if you play games all the time.
- Sürekli oyunlar oynarsan görme yeteneğine zarar vereceksin.
This scandal has severely damaged the public image of our company.
- Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
They've been damaged.
- Onlara zarar verildi.
Alcohol damages the liver.
- Alkol karaciğere zarar verir.