We'll need twenty dice to play this game.
- Bu oyunu oynamak için yirmi tane zara ihtiyacımız var.
Boggle is a game that uses dice with letters instead of numbers.
- Boggle sayılar yerine harflerle zar kullanan bir oyundur.
The mucous membrane is very sensitive.
- Mukoza zarı çok hassastır.
Animals were harmed in the making of this film.
- Bu filmin yapımında hayvanlar zarar görmüştür.
No animals were harmed in the making of this film.
- Bu filmin yapımında hiçbir hayvan zarar görmemiştir.
I need an envelope, a piece of paper, and a pencil or a pen.
- Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var.
I wrote the wrong address on the envelope.
- Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
Tom always speaks in such a low voice that I can barely understand what he says.
- Tom her zaman öyle kısık sesle konuşur ki ne söylediğini ben zar zor anlayabiliyorum.
I barely passed the exam.
- Ben zar zor sınavı geçtim.
Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.
- Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı.
Tom just barely passed the test.
- Tom testi sadece zar zor geçti.
The gambler used loaded dice to cheat.
- Kumarbaz aldatmak için hileli zar kullandı.
Tom picked up the dice and threw them.
- Tom zarları aldı ve onları attı.
Dice have differences in design in different cultures.
- Zarlar farklı kültürlerde farklı şekillere sahiptir.
The czar was the ruler of Russia.
- Der Zar war der Herrscher Russlands.
The beautiful Vasilissa came forward, as bright as a star, bowed to her sovereign, bowed to the honorable guests and danced with her husband, the happy Tsarevitch Ivan.
- Die schöne Wassilissa trat hervor, leuchtend wie ein Stern, verneigte sich vor ihrem Herrscher, verneigte sich vor den ehrenwerten Gästen und tanzte mit ihrem Manne, dem glücklichen Zarewitsch Iwan.
The Tsar, the guests, the servants, even the gray cat sitting in the corner, all were amazed and wondered at the beautiful Vasilissa.
- Der Zar, die Gäste, die Diener, sogar die graue Katze, die in der Ecke saß: alle waren entzückt und verwundert über die schöne Wassilissa.
Vasilissa rose and went at once to the Palace, and as soon as the Tsar saw her, he fell in love with her with all his soul.
- Vasilisa se levantó y se dirigió inmediatamente al palacio, y tan pronto como el zar la vio, se quedó locamente enamorado de ella.
Do not kill me, kind Tsarevitch, said the bear.
- ¡No me mates, amable zarevitz!, dijo el oso.