Tom didn't bother to listen to Mary's advice.
- Tom Mary'nin tavsiyesini dinleme zahmetinde bulunmadı.
I'm beginning to understand why you don't bother to try to explain things to Tom.
- Bazı şeyleri neden Tom'a açıklama zahmetinde bulunmadığını anlamaya başlıyorum.
Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals.
- Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.
Thank you for your trouble.
- Zahmetin için teşekkür ederim.
We apologize for the inconvenience.
- Zahmet için özür dileriz.
He spared no pains to help me.
- O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.
That looks really painful.
- O gerçekten zahmetli görünüyor.
He spared no pains to help me.
- O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.