Manzara beni daha genç günlerime geri götürdü.
- The scenery carried me back to my younger days.
O, ondan iki yaş daha gençtir.
- She's two years younger than him.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.
Sam Tom'dan iki yaş küçük.
- Sam is two years younger than Tom.
Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
- There is no returning to our younger days.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
- Kangaroos have a strange method of carrying their young.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- My younger brother is watching TV.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Genç hayvanlar hızla yeni bir çevreye uyum sağlarlar.
- Young animals adapt quickly to a new environment.
Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.
- It's easier to learn a new language when you are young.
O benden beş yıl daha küçük.
- She is five years junior to me.
Yaşça kendinden küçük olanlara tepeden bakar.
- He is haughty to his juniors.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
- The young should respect the old.
Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
- Young people adapt themselves to something sooner than old people.
O şarkıyı duyduğumda, gençlik günlerimi hatırlarım.
- When I hear that song, I remember my younger days.
Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Your story reminded me of my younger days.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.
O, benden beş yaş küçük.
- She is five years younger than me.
Genç, neden birlikte bir gruba girmiyoruz?
- Junior, why don't we go into a group together?
My grandmother is a very active woman and is quite young for her age.
The lion caught a gnu to feed its young.
... >>Kevin Allocca: You were younger? >>Taylor Swift: I was, like, 13, I think. ...
... But for younger people, we need to talk about what changes are going to be occurring. ...