yolculukta

listen to the pronunciation of yolculukta
Турецкий язык - Английский Язык
during a/the journey, while traveling
yolculuk
travelling

I'm travelling alone. - Yalnız yolculuk ediyorum.

Travelling is easy these days. - Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.

yolculuk
trip

She is contemplating a trip. - O bir yolculuk düşünüyor.

She is busy preparing for the trip. - O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.

yolculuk
voyage

Someday we will be able to go on a voyage to Mars. - Birgün Mars'a yolculuk yapabileceğiz.

The voyage lasted 14 months. - Yolculuk 14 ay sürdü.

yolculuk
{i} journey

I made a long journey last year. - Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.

She found the ring that she had lost during the journey. - O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.

yolculuk
travel

He never travels without taking an alarm clock with him. - O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.

The day will soon come when we will conquer space and travel to the moon. - Uzayı işgâl edeceğimiz ve Ay'a yolculuk yapacağımız gün yakında gelecek.

yolculuk
trek
yolculuk
passage
yolculuk
(Havacılık) cruise

Congratulations! You just won a free cruise to the Bahamas! - Tebrik ederiz! Bahamalar'a ücretsiz yolculuk kazandınız!

yolculuk
excursion
yolculuk
expedition
yolculuk
run
yolculuk
{s} itinerary
yolculuk
travelling on
yolculuk
road trip
yolculuk
journeying
yolculuk
cruising
yolculuk
peregrination
yolculuk
journey, trip, voyage, expedition
yolculuk
headway
yolculuk
{i} wayfaring
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yolculukta в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yolculuk
(Osmanlı Dönemi) SEFER
Yolculuk
yol

Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum. - Gemiyle yolculuk yapmayı severim.

Gemiyle yolculuk yapmayı severim. - Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.

Yolculuk
(Osmanlı Dönemi) SEYR
Yolculuk
seyahat
yolculuk
Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde, bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat: "Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk."- F. N. Çamlıbel
yolculuk
Bu gidiş gelişte geçen süre
yolculuk
Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde, bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat
yolculuk
Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme
yolculuk
Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme: "Yolculukla ilgili işlemleri tamamlarken, koltuğuna oturtmuştuk onu."- N. Cumalı
Английский Язык - Турецкий язык

Определение yolculukta в Английский Язык Турецкий язык словарь

yolculuk
seyahat
yolculuk
gezinti
yolculukta
Избранное