She is contemplating a trip.
- O bir yolculuk düşünüyor.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
Time travel is possible.
- Zamanda yolculuk mümkündür.
I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
I wish you a pleasant voyage.
- Sana hoş bir yolculuk diliyorum.
Someday we will be able to go on a voyage to Mars.
- Birgün Mars'a yolculuk yapabileceğiz.
I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
Travelling is easy these days.
- Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
He made a journey to Paris.
- O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
She found the ring that she had lost during the journey.
- O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
Congratulations! You just won a free cruise to the Bahamas!
- Tebrik ederiz! Bahamalar'a ücretsiz yolculuk kazandınız!
Tom doesn't want to travel alone.
- Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
We've been traveling for three days.
- Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
Is it possible to travel at such a high speed?
- Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.