yoksullar

listen to the pronunciation of yoksullar
Турецкий язык - Английский Язык
poor
the poor
the destitute
have-nots
the needy

They've helped the needy. - Onlar yoksullara yardım etti.

We should help the needy. - Biz yoksullara yardım etmeliyiz.

have nots
yoksul
poor

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

Poor as he is, he is generous. - O yoksul olduğu gibi cömerttir.

yoksullar yurdu
poorhouse
yoksul
indigent
yoksul
down and out
yoksul
poorer

The poor are getting poorer. - Yoksul daha da yoksullaşıyor.

Is the poorest country in the European Union poorer than the poorest state in the United States? - Avrupa Birliği'nin en yoksul ülkesi, Amerika Birleşik Devletlerindeki en yoksul eyaletten daha mı yoksuldur?

yoksul
distressed
yoksul
deprived

Poverty deprived the boy of education. - Yoksulluk, oğlanı eğitimden mahrum etti.

yoksul
pauper

Paupers have no relatives. - Yoksulların akrabası olmaz.

yoksul
have-not
yoksul
poverty-stricken

War, disease, and famine continue to ravage the poverty-stricken country, despite the decades-long international effort to ameliorate the situation. - Durumu iyileştirmek için on yıllardır devam eden uluslararası çabalara rağmen, savaş, hastalık ve kıtlık yoksulluk çeken ülkeyi yok etmeye devam ediyor.

yoksul
impoverished
yoksul
penurious
yoksul
destitute

Sami's arrest left his family destitute. - Sami'nin tutuklanması ailesini yoksul bıraktı.

yoksul
destitute of
yoksul
in need

The poor man was in need. - Yoksul adam ihtiyaç içindeydi.

yoksul
poverty struck
yoksul
poverty stricken
yoksul
poor, destitute, impoverished
yoksul
poor, needy, destitute " fakir; poor person" fakir
yoksul
hand-to-mouth
yoksul
poor person
yoksul
needy

We should help the needy. - Biz yoksullara yardım etmeliyiz.

Tom does seem awfully needy. - Tom çok yoksul görünüyor.

yoksul
hand to mouth
yoksul
poverty

When poverty comes in at the door, love flies out the window. - Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.

Poverty drove him to steal. - Yoksulluk onu çalmaya zorladı.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yoksullar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yoksul
parasız
Yoksul
beş parasız
Yoksul
yoksuz
yoksul
Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse), fakir
yoksul
İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan, yetersiz
yoksul
Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse), fakir: "Onu ... zavallı, yoksul çevresinde bırakıp gidebileceğini hiç düşünmüyordu."- H. E. Adıvar. İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan, yetersiz: "Yazılarını okudum, sözlerini dinledim, bilgice onu biraz yoksul buldum."- M. Ş. Esendal
yoksullar
Избранное