After a long absence, she returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
After a long absence he came back.
- Uzun bir yokluktan sonra geri döndü.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
- Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.
Tails are absent in some cats.
- Bazı kedilerde kuyruklar yok.
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
That's none of your business.
- Sizinle bir ilgisi yok.
It's none of your business.
- Onun sizinle bir ilgisi yok.
Tom had no idea that Mary was a serial killer.
- Tom'un Mary'nin bir seri katil olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.
Stand where you are or I'll kill you.
- Olduğun yerde kal yoksa seni öldürürüm.
She is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
He must be lacking in common sense.
- Sağ duyudan yoksun olmalı.
Hiç paraları yok.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
Does she speak English, French or German?
- O İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor?