I can't do it for want of money.
- Para yokluğundan dolayı onu yapamam.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
I was absent from school because of illness.
- Hastalık nedeniyle okulda yoktum.
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
That's none of your business.
- Sizinle bir ilgisi yok.
Half a loaf is better than none.
- Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.
Hold your tongue, or you'll be killed.
- Dilini tut, yoksa öldürüleceksin.
Tom had no idea that Mary was a serial killer.
- Tom'un Mary'nin bir seri katil olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.
He is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
He must be lacking in common sense.
- Sağ duyudan yoksun olmalı.
Hiç paraları yok.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
- Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
Does she speak English, French or German?
- O İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor?