It's just five in the morning, but nevertheless it is light out.
- Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
It is nevertheless a good sentence.
- O yine de iyi bir cümle.
Shit, once again I missed the train!
- Kahretsin, yine treni kaçırdım.
I need this back by tomorrow.
- Yarına kadar buna yine ihtiyacım var.
Tom is back to normal.
- Tom yine normale döndü.
Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.
- Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.
He's over 30 but still financially dependent on his parents.
- O, 30 yaşın üstünde ama yine de mali açıdan ailesine bağlı.
Sami was repeating that over and over.
- Sami onu tekrar tekrar yineliyordu.
He ate three and said he could eat as many again.
- O, üç tane yedi ve yine aynı sayıda yiyebileceğini söyledi.
I tried my best, only to fail again.
- Elimden geleni yaptım, yine de başarısız oldum.
I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
- Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
Tom did the best he could, but he still wasn't able to pass the course.
- Tom elinden geleni yaptı, ama yine de dersleri geçemedi.
Even so ... she didn't have to slap me!
- Yine de... bana tokat atmak zorunda değildi!
Still, the war was not over.
- Yine de, savaş bitmedi.
Tom did the best he could, but he still wasn't able to pass the course.
- Tom elinden geleni yaptı, ama yine de dersleri geçemedi.
Now I live in a city. Nevertheless, the distance between my house and the large forest is only about a kilometer.
- Şimdi bir şehirde yaşıyorum. Yine de, evim ve büyük orman arasındaki mesafe yalnızca bir kilometre civarında.
It's just five in the morning, but nevertheless it is light out.
- Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
I can't, however, agree with your opinion.
- Yine de, fikrine katılamıyorum.
All dogs are animals. However, that doesn't mean that all animals are dogs.
- Bütün köpekler hayvandır. Yine de bu bütün hayvanların köpek olduğu anlamına gelmez.
The two generals met again the next day.
- İki general ertesi gün tekrar buluştular.
People in general are against the new law.
- İnsanlar genellikle yeni yasaya karşı.
You may not believe it, but it is nonetheless true.
- Sen buna inanmayabilirsin, ama yine de doğru.
Though he was poor, he was nonetheless happy.
- Fakir olmasına rağmen, o yine de mutluydu.
We have yet to learn the truth.
- Yine de gerçeği öğrenmek zorundayız.
Your composition is the best yet.
- Kompozisyonun yine de en iyisi.
She came even though the weather was bad.
- O, kötü havaya rağmen yine de geldi.
You can probably guess what happens though.
- Yine de büyük olasılıkla ne olacağını tahmin edebilirsin.
It might rain, but I'm going anyhow.
- Yağmur yağabilir ama yine de gidiyorum.
He never did his work anyhow.
- Yine de o işini asla yapmadı.
He is rude, but I love him all the same.
- O kaba fakat yine de onu severim.
I cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.
- Partiye gidemem, yine de beni davet ettiğin için teşekkür ederim.
At any rate, I can go out when it stops raining.
- Yine de, yağmur durduğunda dışarı çıkabilirim.
I tried many things but failed after all.
- Ben çok şey denedim fakat yine de başarısız oldum.
Jane didn't buy it after all.
- Jane yine de onu almadı.
Our trip was long, difficult and dangerous. We're just happy to be back home in one piece.
- Yolculuğumuz; uzun, çetin ve tehlikeliydi. Yine de evlerimize sağ salim döndüğümüz için mutluyuz.
It's just five in the morning, but nevertheless it is light out.
- Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
Gilbert is late yet again.
- Gilbert gene geç kaldı.
Tom isn't up yet. He usually stays in bed until 7:30.
- Tom henüz kalkmadı. O genellikle 7.30'a kadar yatakta kalır.
My wife has faults. None the less, I love her.
- Karımın hataları var. Yine de, ben onu seviyorum.
Tom didn't like it, but he bought it anyway.
- Tom ondan hoşlanmadı ama yine de onu satın aldı.
Let's hope for the best anyway.
- Hayırlısı diyelim yine de.
Kistik fibrozis, kalıtsal bir hastalıktır.
- Cystic fibrosis is a genetic disease.
Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.
- There seems to be some genetic problem with this animal.
Biz genellikle bir öğünden sonra çay içeriz.
- We generally drink tea after a meal.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.