Tom kept a pair of rabbits for breeding.
- Tom yetiştirmek için bir çift tavşan besledi.
Tom had a very sheltered upbringing.
- Tom çok korunaklı bir yetiştirmeye sahipti.
You should try growing your own food.
- Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
- Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
My mother worked hard in order to raise us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
This would be such a great place to raise kids.
- Bu, çocuk yetiştirmek için böylesine harika bir yer olurdu.
My father's hobby is growing roses.
- Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
- Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.
I want to bring up my son as my father did me.
- Babamın beni yetiştirdiği gibi oğlumu yetiştirmek istiyorum.
My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
If you hurry, you will overtake him.
- Acele edersen ona yetişirsin.
If you hurry, you will soon overtake her.
- Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.
He'll soon catch up with Tom.
- O yakında Tom'a yetişecek.
You walk on and I will catch up with you later.
- Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.
Tom kept a pair of rabbits for breeding.
- Tom yetiştirmek için bir çift tavşan besledi.
Tom grew up in a foster home.
- Tom bir yetiştirme yurdunda büyüdü.
Larry is finally caught up on his work.
We have to rush him to the hospital. He's badly injured.
- Onu hastaneye yetiştirmek zorundayız. O fena halde yaralı.