Have you finished yet?.
Wiktionary is yet another reason to be cheerful.
K-2 is yet higher than this.
I thought I knew you, yet how wrong I was.
The workers went to the factory early and are striking yet.
O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.
- At that time, Mexico was not yet independent of Spain.
Romanın son sayfasını henüz okumadım.
- I haven't read the final page of the novel yet.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
- Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.
- Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce.
Kompozisyonun yine de en iyisi.
- Your composition is the best yet.
Yine de gerçeği öğrenmek zorundayız.
- We have yet to learn the truth.
Hatta biz onu henüz tartışmadık.
- We haven't even discussed that yet.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Tom şimdiye kadar anahtarlarını buldu mu?
- Has Tom found his keys yet?
Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
- As yet, I have not completed the sweater.
Şimdiye dek benim hakkımda Tom'la konuştun mu?
- Did you talk to Tom about me yet?
Tom şimdiye dek Boston'a gitmedi.
- Tom hasn't yet been to Boston.
Oysa, onun sıkıntıları bitmedi.
- Yet, his troubles are not over.
Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
- Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
- Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
- As yet, I have not completed the sweater.
Şimdilik her şey yolunda gidiyor.
- As yet, everything has been going well.
Şu anda hiç planın var mı?
- Do you have any plans yet?
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Tom henüz yeterince yaşlı olmadığının söylenmesinden hoşlanmıyor.
- Tom doesn't like being told he's not old enough yet.
Ondan hoşlanmamak için Tom'u henüz yeterince iyi tanımıyorum
- I don't know Tom well enough to dislike him yet.
Henüz emin değilim fakat sanırım bir öğretmen olacağım.
- I'm not sure yet, but I think I'll become a teacher.
Tom onu henüz bilmiyor fakat işten çıkartılacak.
- Tom doesn't know it yet, but he's going to get laid off.
Tom henüz kalkmadı. O genellikle 7.30'a kadar yatakta kalır.
- Tom isn't up yet. He usually stays in bed until 7:30.
Gilbert gene geç kaldı.
- Gilbert is late yet again.
Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
- The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
Hangi yöntemin daha iyi olduğunu henüz tartışmadık.
- We have not yet discussed which method is better.
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
- Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
Şu ana kadar Tom'u buldular mı?
- Have they found Tom yet?
Şu ana kadar bugünkü gazeteyi okumayı bitirdin mi?
- Have you finished reading today's paper yet?
Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
- Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.
- I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
Tom bir öküz kadar güçlü ama buna rağmen bir korkak.
- Tom's as strong as an ox, yet nevertheless is a coward.