I can't thank you enough.
- Sana yeterince teşekkür edemem.
Is the central heating warm enough in the winter?
- Merkezi ısıtma kışın yeterince ısıtıyor mu?
Everyone should prepare adequately.
- Herkesin yeterince hazırlanması gerekir.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
Tom didn't thank Mary sufficiently.
- Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
The only thing that matters is whether or not your teacher thinks your report is good enough.
- Önemli olan tek şey senin öğretmeninin senin raporunun yeterince iyi olup olmadığını düşünmesidir.
These potato chips are good enough to make you want more.
- Bu patates cipsi, size daha fazlasını istetecek kadar yeterince iyi.
He can read well enough.
- O yeterince iyi okuyabilir.
She is now well enough to work.
- O, şimdi çalışmak için yeterince iyidir.
Tom didn't accelerate soon enough.
- Tom yeterince çabuk hızlanmadı.
That's not soon enough.
- Bu yeterince çabuk değil.