I showed them the difference of ability.
- Yetenek farkını onlara gösterdim.
This isn't any ordinary ability.
- Bu sıradan bir yetenek değildir.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
- Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
Talent for music runs in their blood.
- Müzik için yetenek onların kanında akar.
Tom is a skillful carpenter.
- Tom yetenekli bir marangozdur.
The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.
The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
He boasted about his skills.
- O, yetenekleri hakkında övündü.
There is no room to doubt that he is a gifted artist.
- Onun yetenekli bir sanatçı olduğundan şüphe etmeye yer yok.
He was very gifted and talented.
- O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.
You can't know his merits by his appearance.
- Onun görünüşüyle yeteneklerini bilemezsin.
You have good instincts.
- Senin güzel yeteneklerin var.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.
That actor is both handsome and skillful.
- Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
The amateur singer won first in the talent show hands down.
- Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
I finally passed the aptitude test for higher management studies.
- Ben yüksek yönetim çalışmaları için nihayet yetenek sınavını geçtim.
He has natural gifts.
- Onun doğuştan yetenekleri var.