He settled down in his armchair to listen to the music.
- O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
The Indians gave the settlers food.
- Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
Tom refused to settle down.
- Tom yerleşmeyi reddetti.
Let's all settle down here.
- Hepimiz buraya yerleşelim.
He settled down in his armchair to listen to the music.
- O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
Call me when you get settled in.
- Yerleştiğin zaman beni ara.
They decided to settle in a suburb of London.
- Londra'nın bir banliyösüne yerleşmeye karar verdiler.
They are planning to settle in New Zealand.
- Yeni Zelandaya yerleşmeyi planlıyorlar.
This is residential property.
- Burası yerleşim bölgesidir.
This residential area is comfortable to live in.
- Bu yerleşim alanı yaşamak için rahat.