I was unsettled by the sudden outburst, and since I didn't know what to do I just stood there, confused.
The Indians gave the settlers food.
- Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
The settlers did not always honor the treaties.
- Yerleşimciler, yapılan anlaşmalara her zaman saygı göstermediler.
Tom is ready to settle down and start a family.
- Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
We moved into this house last month. We will settle down soon.
- Bu eve geçen ay taşındık. Yakında yerleşeceğiz.
They settled in Japan.
- Onlar Japonya'da yerleştiler.
He settled down in his native country.
- Anavatanına yerleşti.
They decided to settle in a suburb of London.
- Londra'nın bir banliyösüne yerleşmeye karar verdiler.
They are planning to settle in New Zealand.
- Yeni Zelandaya yerleşmeyi planlıyorlar.
This is residential property.
- Burası yerleşim bölgesidir.
This residential area is comfortable to live in.
- Bu yerleşim alanı yaşamak için rahat.