He was sworn in as mayor.
- Ona bir belediye başkanı olarak yemin ettirildi.
Has the witness been sworn in?
- Tanığa yemin ettirildi mi?
Tom vowed he'd never do it.
- Tom onu yapmayacağına yemin etti.
He vowed to avenge his friend's death.
- O, arkadaşının ölümünün intikamını almak için yemin etti.
I swore I'd never do that.
- Onu asla yapmayacağıma yemin ettim.
Tom swore that he ate at least twice as much as his wife.
- Tom, en az onun eşinin iki katı kadar yediğine yemin etti.
You must swear with your hand on the Bible.
- Elin İncilin üzerinde yemin etmelisin.
Tom made me swear that I wouldn't tell anyone.
- Tom bana kimseye söylemeyeceğime dair yemin ettirdi.