Tom vowed he'd never do it.
- Tom onu yapmayacağına yemin etti.
I vowed that I would never speak to her again.
- Bir daha onunla konuşmamaya yemin ettim.
She gave her oath that she would not drink.
- O, içmeyeceğine dair yemin etti.
I remind you that you are still under oath.
- Hâlâ yeminli olduğunu sana hatırlatırım.
She knows five languages, but when she wants to swear, she does so in her maternal language.
- Beş yabancı dil biliyor ama yemin etmek istediği zaman kendi ana dilinde konuşuyor.