Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
- I barely missed being struck.
Ben zar zor sınavı geçtim.
- I barely passed the exam.
Bazen içecek çok fazla şey ancak yeterlidir.
- Sometimes too much to drink is barely enough.
Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
- He had barely enough money to buy bread and milk.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- He barely speaks to me anymore.
Tom artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- Tom barely speaks to me anymore.
Tom çok az Fransızca konuşabildi.
- Tom could barely speak French.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Tom artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- Tom barely speaks to me anymore.
Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz.
- It barely ever rains here.
Bunu güçbela zamanında yaptım.
- I barely made it on time.
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- We have barely enough bread for breakfast.
Tom ancak kirasını ödeyebiliyor.
- Tom can barely pay his rent.