I'm writing a letter.
- Bir mektup yazıyorum.
Taro is writing a term paper.
- Taro, dönem ödevi yazıyor.
Mr Kawabata writes a letter home every year.
- Bay Kawabata her yıl evine bir mektup yazıyor.
She still writes poems.
- O hâlâ şiirler yazıyor.
I'll travel across Europe by bicycle this summer.
- Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
I wrote the wrong address on the envelope.
- Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
I wrote this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazdım.
Tom, do you know what kind of script this is? Probably Tibetan, but I can't read a bit of it.
- Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun? Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
I can write programs in Visual Basic.
- Visual Basic ile programlar yazabiliyorum.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
Ann has just finished writing her report.
- Ann raporunu yazmayı az önce bitirdi.
I am not writing a letter.
- Bir mektup yazmıyorum.
You should go to specialist, for now I will prescribe you medicine.
- Bir uzmana gitmen gerekir, şimdilik sana ilaç yazacağım.
Tom feels a little better after taking the medicine that the doctor prescribed.
- Tom doktorun yazdığı ilacı aldıktan sonra biraz daha iyi hissetti.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
I had written the letter when he came.
- O geldiğinde mektubu yazmıştım.
Write down your name here.
- Adınızı buraya yazın.
I will write down your name and address.
- Adınızı ve adresinizi yazacağım.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
A newspaper printed a story about the operation.
- Bir gazete operasyon hakkında bir hikaye yazdı.
I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
- Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
You can type, can't you?
- Daktilo ile yazabilirsin, değil mi?
You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.