In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
How much money was saved in preparation for the summer vacation?
- Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
Jim wrote the letter for Betty.
- Jim, mektubu Betty'ye yazdı.
He wrote a book in China.
- O, Çin'de bir kitap yazdı.
Tom, do you know what kind of script this is? Probably Tibetan, but I can't read a bit of it.
- Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun? Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum.
He writes scripts for TV shows.
- O, TV gösterileri için senaryolar yazar.
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
I can write programs in Visual Basic.
- Visual Basic ile programlar yazabiliyorum.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
I am not writing a letter.
- Bir mektup yazmıyorum.
She is writing a letter now.
- O şimdi bir mektup yazıyor.
The doctor prescribed medicine for the patient.
- Doktor hasta için ilaç yazdı.
Tom feels a little better after taking the medicine that the doctor prescribed.
- Tom doktorun yazdığı ilacı aldıktan sonra biraz daha iyi hissetti.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
I had written the letter when he came.
- O geldiğinde mektubu yazmıştım.
I will write down your name and address.
- Adınızı ve adresinizi yazacağım.
Write down your date of birth here.
- Doğum tarihinizi buraya yazın.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
Tom took out a pencil and started to write.
- Tom bir kalem çıkardı ve yazmaya başladı.
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
Tom printed out the page.
- Tom sayfayı dışarı yazdırdı.
Bicycles are for summertime.
- Bisikletler yaz içindir.
I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
I can't reply your message immediately, for I can't type fast.
- Hızlı yazamadığım için mesajına hemen cevap veremiyorum.
You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.