yayar

listen to the pronunciation of yayar
Турецкий язык - Английский Язык
fruit
The seed-bearing part of a plant, often edible, colourful/colorful and fragrant, produced from a floral ovary after fertilization

While cucumber is technically a fruit, one would not usually use it to make jam.

To produce fruit
A homosexual or effeminate man
The seed-bearing part of a tree
A natural sweet not to be confused with dessert
The pulpy, edible seed vessels of certain plants, especially those grown on branches above ground, as apples, oranges, grapes, melons, berries, etc
the ripened reproductive body of a seed plant bear fruit; "the trees fruited early this year"
The ripe seed, berry, or grain
The mature ovary of a plant that serves to both protect and enourage the dispersal of seeds
The seed-bearing part of a plant
The fruits or the fruit of someone's work or activity are the good things that result from it. The team have really worked hard and Mansell is enjoying the fruits of that labour The findings are the fruit of more than three years research. see also dried fruit, forbidden fruit, kiwi fruit, passion fruit
The edible part of the reproductive bodies of a seed plant
the consequence of some effort or action; "he lived long enough to see the fruit of his policies" the ripened reproductive body of a seed plant bear fruit; "the trees fruited early this year" cause to bear fruit
The mature, ripened ovary containing the seeds of an angiosperm
commonly used in the plural
The reproductive structure that includes the inner seeds Mature fruits can be moist (such as the fleshy fruit of Pawpaw), mealy (such as the nuts of the Hickories), or dry (such as the wafers of the Elms)
The produce of animals; offspring; young; as, the fruit of the womb, of the loins, of the body
If a plant fruits, it produces fruit. The scientists will study the variety of trees and observe which are fruiting
- the part of a plant that holds the seeds
Offspring from a sexual union
yay
spring
yay
bow

The Indians fought with bows and arrows. - Kızılderililer yaylarla ve oklarla savaştılar.

We have to get Heracles' bow back. - Heracles'in yayını geri almalıyız.

yay
longbow
yay
(Bilgisayar) stretch
yay
string

A violin is a stringed instrument. - Keman, yaylı bir enstrümandır.

Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet. - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.

yay
(Bilgisayar) expand

The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand. - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.

yay
release

Why was this news released? - Bu haber neden yayımlandı?

I cannot release that information. It is private. - O bilgiyi yayınlayamam. O özel.

yay
{f} disseminated
yay
volute spring
yay
{f} spreading

Tom was guilty of spreading lies about Mary. - Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.

Who could be spreading that news? - Bu haberi kim yayıyor olabilir?

yay
disseminate

That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted. - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.

yay
spread

The fire spread and licked the neighboring house. - Yangın yayıldı ve komşu evi yaladı.

We should check the spread of the disease. - Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.

Yay
Sagittarius
Yay
Archer
Yay
astrology Sagittarius, the Archer
yay
arch
yay
coil
yay
arc

The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice. - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.

yay
spring; string
yay
coil spring
yay
bow; arch; spring; arc
yay
emit

Even the best cars emit carbon dioxide - En iyi arabalar bile karbon dioksit yayar.

Flesh does not emit light... or does it? - Ten ışık yaymaz... ya da yayar mı?

Английский Язык - Английский Язык

Определение yayar в Английский Язык Английский Язык словарь

yay
An expression of happiness

Yay! I have finally finished my work!.

yay
so, this (accompanied by a hand gesture)
yay
a branch of the Tai languages
yay
Used as an exclamation of pleasure, approval, elation, or victory
yay
yes
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yayar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yay
Zodyak üzerinde, Akrep ile Oğlak arasında bulunan burç
Yay
keman
Yay
(Osmanlı Dönemi) ŞESİB
Yay
(Osmanlı Dönemi) KAVS
Yay
(Osmanlı Dönemi) HINYE
Yay
zemberek
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç: "Karınları hallaç yayından kopup fırlamış gibi beyaz."- R. H. Karay
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç
yay
Kayseri ilinde, bir çok kuş türünü barındıran bir göl
yay
Bir eğriden alınan parça(geo.)
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk. Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Zodyak üzerinde Akrep ile Oğlak arasında bulunan burcun adı
yay
Bir eğriden alınan parça
yay
Yaz mevsimi
yay
Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Keman, viyolonsel gibi çalgılarda, titreşim yoluyla ses çıkarmaya yarayan parça
yay
Zenberek
Английский Язык - Турецкий язык

Определение yayar в Английский Язык Турецкий язык словарь

yay
bu kadar
yay
oleyy! yaşasın! sevinç belirtisi
yayar
Избранное