Curb extensions force traffic to slow down.
- Genişleyen kaldırımlar trafiğin akışını yavaşlatıyor.
The purpose of a roundabout is to slow down traffic.
- Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
When approaching a bend in the road, slow down, and speed up after exiting it.
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
- Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
Shouldn't we slow down?
- Yavaşlamamız gerekmiyor mu?
You've slowed us down enough already.
- Zaten bizi yeterince yavaşlattın.
After the first year, the patient's recovery slowed to a standstill.
- Birinci yıldan sonra, hastanın iyileşmesi durma noktasında yavaşladı.