Speak slower, please.
- Lütfen daha yavaş konuşun.
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
- Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
Could you please speak a little bit more slowly?
- Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
Please speak more slowly.
- Lütfen daha yavaş konuşun.
Can you speak a little slower?
- Biraz daha yavaş konuşur musun?
Tom speaks slower than Bill.
- Tom, Bill'den daha yavaş konuşur.
The balloon descended gradually as the air came out.
- Hava boşalırken balon yavaşça indi.
The sky has gradually clouded over.
- Gökyüzü yavaşça bulutlandı.
I just felt slow and sluggish.
- Ben sadece yavaş ve halsiz hissettim.
Tom gave Mary a gentle push.
- Tom, Mary'yi yavaşça itti.
He may be the slowest one in our class.
- O sınıfımızdaki en yavaş kişi olabilir.
Tatoeba is the slowest site.
- Tatoeba en yavaş sitedir.
The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
- Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
With the coming of spring, everything is gradually coming to life again.
- Baharın gelmesiyle birlikte her şey yavaş yavaş yeniden hayata dönüyor.
The sky has gradually clouded over.
- Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.
The paper plane fell slowly to earth.
- Kağıt uçak yavaş yavaş yere düştü.
The balloon descended slowly.
- Balon yavaş yavaş indi.
The sky has gradually clouded over.
- Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.
Many old customs are gradually dying out.
- Birçok eski gelenekler yavaş yavaş ortadan kayboluyorlar.
Tom's Japanese is improving little by little.
- Tom'un Japoncası yavaş yavaş gelişiyor.
I am beginning to like Ken little by little.
- Ken'den yavaş yavaş hoşlanmaya başlıyorum.
Tom is getting better bit by bit.
- Tom yavaş yavaş iyileşiyor.
Bit by bit, he could attract her with his behaviour.
- Yavaş yavaş, davranışı ile onu çekebildi.
Tom and Mary were speaking softly in French.
- Tom ve Mary yavaş yavaş Fransızca konuşuyordu.
Tom was walking slowly with his head down.
- Tom baş aşağı yavaş yavaş yürüyordu.
She was leaving and was walking slowly from me.
- O benden ayrılıyordu ve yavaş yavaş yürüyordu.